Kılıçdaroğlu’ndan otizmli çocuğu olan ailelere: MEB 40 saat ders vermiyorsa tazminat davası açın, hakkınızı arayın

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Dünya Otizm Farkındalık Günü münasebetiyle düzenlenen programda; “40 saat ders görmesi gereken bir çocuğa siz iki saat ders veriyorsanız, bu çocuğu toplumsal devlet olarak gözden çıkarmışsınız demektir. Lütfen, hukukçu dayanağı isterseniz, hukukçu dayanağı de veririz. 40 saat ders vermiyorsa Ulusal Eğitim Bakanlığı; tazminat davası açın, hak arayın, Ulusal Eğitim Bakanlığı’nı zorlayın” dedi.  

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü hasebiyle düzenlenen, “Farkındayız Yanınızdayız” aktifliğine katıldı.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

Göz Atın

Trt Frekans Güncelleme Nasıl Yapılır? TRT Neden Açılmıyor?

Gökhan Tombak’ı Kim Silahla Vurdu?

“Görünmüyor bu aileler”

Bu toplantılara her katıldığımda, yeni şeyler öğreniyorum. Sorunu yaşayanı dinlemek kadar pahalı bir şey yok. Zira sorunu yaşayanı dinlerseniz, sağlıklı ve dengeli tahliller üretirsiniz. Bu problemleri çözmemiz lazım. Meseleleri çözecek kurumun ismi toplumsal devlet. Hani var ya Anayasa’da, değiştirilmesi dahi teklif dahi edilemeyen hususlar ortasında yer alan, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokratik, laik, toplumsal hukuk devletidir.’ Toplumsal hukuk devleti, yani toplumsal devlet; problemli olan, sorunu çözmekte yetersiz kalan; bu ekonomik de olabilir fiziki manada da olabilir, yetersiz kalan bireyleri, aileleri o sıkıntıdan kurtarmaktır. Geliri olmayan ailelere gelir sağlamaktır. Varsa daima bakabileceği bir kişi, bir pürüzü varsa, onun en az yük getireceği ortamı sağlamaktır. Bu cins meselelerle ilgili sağlıklı bilgileri derlemektir. Kaç otizmli çocuğumuz var, bilmiyoruz. Görünmüyor bu aileler.

“TÜİK, bilgileri nizamlı almalı”

Olağanda bunların saptanması lazım. Yeni doğan çocuk olduğunda İngiltere’de; geliyor bakıyorlar, testler yapıyorlar. Bizde bu türlü bir şey yok. Aile keşfederse. Aslında belirli aralıklarla çocuklarımızı doktora bile götüremiyoruz. Burada Sıhhat Bakanlığı’na ve Ulusal Eğitim Bakanlığı’na misyon düşüyor. Datalar alınmalı, TÜİK bu bilgileri tertipli almalı. Ulusal Eğitim Bakanlığı, bu çocuklarımızın eğitimi açısından özel sınıflar mı açar, ki tam bilakis tam aksine diyorlar ‘akranlarıyla birlikte tıpkı sınıfta olursa’, ben bu işin uzmanı olmadığım için olursa çok daha sağlıklı yapı ortaya çıkar.

“Akademi ile bakanlık ortası kopuk”

Bir özel öğretmen yetiştiriyor, ‘görgü öğretmeni.’ Birinci sefer duydum. Ulusal Eğitim Bakanlığı takımları içinde anladığım kadarıyla bu türlü bir takım yok, oluşturulması lazım. Oluşturulması için siyaset kurumunun bunu bilmesi lazım, baskı kurması lazım. Örneğin Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken, bu hususun gündeme getirilmesi lazım. Maliye Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken gündeme getirilmesi lazım. Bu takımların sağlanması lazım. YÖK ve Ulusal Eğitim Bakanlığı ortasındaki kopukluktan kaynaklanıyor. Aslında akademik dünya bunun farkına varmış ancak Ulusal Eğitim Bakanlığı şimdi bunun farkında değil. Tekrar bu cins aileler, anne daima çocuğa baktığı için çalışma hayatından da kopmuş oluyor. Anne meskende engelli birisi varsa ve nizamlı bakmak zorundaysa o toplumsal güvenlik hakkına kavuşmalı ve toplumsal güvenlik primi devlet tarafından yatırılmalı. Yeri vakti geldiğinde o da emekliliğe hak kazanmalı. Biz bunu Aile Dayanakları Sigortası içinde çözmeyi düşünüyoruz. Şayet ailede, gelir yetersizliği dışında engelli varsa, onlara da ayrıyeten ek birtakım imkanların sağlanması lazım.

“Her türlü tüzel takviyesi veririz”

Eğitim hakkı dramatik bir olay. En az 40 saat, haftada; ders görmesi lazım, fakat 2 saat görüyor. Ulusal Eğitim Bakanlığı, nitekim ulusal bir bakanlık mı, değil mi o da tartışılabilir bu çerçevede. 40 saat ders görmesi gereken bir çocuğa siz iki saat ders veriyorsanız, bu çocuğu toplumsal devlet olarak gözden çıkarmışsınız demektir. O vakit bu toplumsal devlet değil. Lütfen, hukukçu dayanağı isterseniz, hukukçu dayanağı de veririz. Bu cins aileler, evlatlarına 40 saat ders vermiyorsa Ulusal Eğitim Bakanlığı; tazminat davası açın, hak arayın, biz de dayanak verelim, mahkemede tanıklık yapın, Ulusal Eğitim Bakanlığı’nı zorlayın. Ulusal Eğitim Bakanlığı 40 saat ders versin. Batı, uygar ülkeler benzeri olaylar hakkında dava açarlar, bu davaları daima kılarlar. Sonunda Yargıtay’a ve AİHM’e gidecek. AİHM’de dönüp bakacaktır, ‘Anayasa’nızda toplumsal devlet yazıyor. Engelliye haftada iki saat ders mi verilir, verilmez diyecek.’ Ve her bir aileye tazminat öngörür. Devlet bu tazminatı ödemekten kaçınacağı için sizin evlatlarınıza 40 saatlik dersi öngörecektir. Bu ortam sağlanmayan aileler dava açabilirler, haklarını arayabilirler. BM’nin dünya kadar mukavelesi var, buradan yola çıkabilirler. Örgütleriniz var, bu örgütlerden takviye alabilirler. Hasebiyle bizim siyasetçi olarak, yapacağımız katkı varsa sunmaya her vakit hazırız. Tüzel manada dayanak isterseniz gerekirse milletlerarası alanlardan da yardım alarak her türlü tüzel dayanağı size verebiliriz. Siyasi iktidarın sizin talepleriniz yerine getirmek için, haklı olduğunuz davalarda; sesinizi duyurmanıza da ortam hazırlamış oluruz.” (ANKA)