Bahçeli: Kavala, Soros'un Kuryesi, Seyahat Parkı Olaylarının Kışkırtıcısıdır

Bahçeli: Kavala, Soros’un kuryesi, Seyahat Parkı olaylarının kışkırtıcısıdır

MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli, 10 büyükelçiğin ‘ Osman Kavala‘ açıklamasına reaksiyon göstererek, “Zalim bir üst akıl hem büyükelçileri hem de zillet ittifakını dürte dürte harekete geçirmiş, ağız birliği halinde konuşmalarını dayatmıştır. Kavala, Soros’un kuryesidir. Kavala, Seyahat Parkı olaylarının finansörü, azmettiricisi, kışkırtıcısıdır. Kavala ile ilgili teklifimiz ise şudur: Bu Sorosçu’nun mahkemesi karara bağlanır ve karar verilirse, evvel cezasını Türkiye‘de çekmesi, sonra da vatandaşlıktan çıkarılarak 10 büyükelçiden birisinin ülkesine gönderilmesi artık ulusal bir zarurettir” dedi.

MHP başkanı Bahçeli, TBMM’de partisinin küme toplantısında konuştu. Bahçeli, cumhuriyetin kutlu bir emanet, korunup kollanması gereken bir nimet olduğunu belirterek, “Cumhuriyetin mümeyyiz vasfı millet egemenliğine dayanması, demokrasiyi sistem olarak benimsemesidir. Rejim ile hükümet sistemi ortasındaki farkı çarpıtmak için kara propaganda yapanlar, bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni devamlı surette maksat tahtasına koymuşlardır. ‘Rejim değişti’ diyerek yaygara koparanlar iflah olmaz bir yalancılığa, inkar edilemez bir önyargı hastalığına yakalanan gafillerdir. Halbuki gerçekte yegane değişen idare sistemidir, bu da cumhurun cumhuriyetle kenetlenip kucaklaşmasıyla başarılmıştır. Rejim öbür hükümet ve idare sistemi diğerdir. Türkiye’de rejimin ismi cumhuriyettir, hükümet sisteminin ismi da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Bu ikisini birbirine karıştıranların zihinleri fukara olduğu için akılları da ukaladır. 20’inci yüzyılın birinci çeyreğinde cumhuriyet rejimini kuran büyük Türk milleti, 21’inci yüzyılın birinci çeyreğinde de ulusal ve tarihi emanetlerle uyumlu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçmiştir. Lütfen benzerliğe dikkat buyurunuz; cumhuriyetle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olağan dışı kurallarda milletimizin haklı ve yasal iradesiyle tecelli etmiştir” dedi.

‘HAİNLERE ULUSAL BİR CEVAPTIR’Bahçeli, cumhuriyete karşı çıkanların manda ve himaye hayranları olduğunu kaydederek, “Cumhuriyete karşı gelenler zulme boyun eğenler, ‘Bizden bir şey olmaz’ diyen korkaklardır. Bugün ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne itiraz edip ne idiğü muğlak ve muamma olan güçlendirilmiş parlamenter sistem peşinde koşanlar, 15 Temmuz’un rövanşını almak için hazırda bekleyen, FETÖ’nün ve PKK’nın dümen suyuna giren yozlaşmış siyasi partilerdir. Bunların yalnızca siyasetleri değil, vicdanları da emperyalistlerin kurşun askeri haline gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne dünya üzerinde çok az rastlanan demokratik olgunlukla, kansız ve kavgasız formda geçiş sağlanmıştır. Cumhuriyet, Ulusal Gayret’in ulusal egemenlikle pekişmiş başarısıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ise idare sisteminde muazzam bir ıslahat, devlet hayatında muteber bir silkiniş, sonumuzu hazırlamak isteyen hainlere ve muhasım çevrelere unutamayacakları ulusal bir yanıttır. Cumhuriyet demokrasiyle çatısını örmüş, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi demokrasiyle taçlanmıştır” diye konuştu. ‘TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ VARDIR VE HAKİMDİR’Bahçeli, CHP Genel Bakanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Türkiye’de demokrasi olmadığı’ kelamlarını eleştirerek, “Bu ülkeye gerçek demokrasiyi getireceklerini vaat ediyor. Cumhuriyet demokrasinin, demokrasi de cumhuriyetin garantisi, bu iki pahanın koruyucusu de aziz Türk milletidir. Kılıçdaroğlu’na kim ne söylüyorsa yanlış söylüyor, yanlışa sürüklüyor, komik durumlara düşürüyor. Kılavuzlarını ve akıl hocalarını gözden geçirmesinde bize nazaran fayda vardır, aksi halde bu gidişle dost gördükleri postuna samanı dolduracaklardır. ‘Türkiye’de demokrasi yok’ demek egemenliğin yegane sahibi Türk milletine en ağır bühtan, en ağır hakaret, en soysuz suçlamadır. Kılıçdaroğlu ya bilerek ya da cehaletinin oyununa gelerek hem devlete hem de millete öbür ortaklarıyla birlikte adeta kazan kaldırmıştır. Böylesi bir şahsın CHP Genel Lideri olması inanılamayacak bir talihsizliktir. Türkiye’de demokrasi vardır ve hakimdir” tabirlerini kullandı.’GÖREVLERİNİN HUDUTLARINI KÜLLİYEN AŞTILAR’Bahçeli, 18 Ekim Pazartesi akşamı ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin resmi Twitter hesabından yayımlanan ve 9 ülkenin büyükelçisi tarafından da katılam sağlanan ‘Osman Kavala’ açıklamasına ait de, “Seviyesiz bir açıklama yapılmış, ilaveten 9 devletin büyükelçisi de bu açıklamaya iştirak ederek devam eden bir davanın failiyle ilgili Türkiye’ye hukuksuz bir davette bulunmuşlardır. Yürüyen bir yargısal sürece müdahil olmaya teşebbüs etmek üzere bir skandala imza atmakla kalmamışlar, misyonlarının sonlarını külliyen aşmışlardır. Kısaca söylersek, bu 10 büyükelçi Mehmet Osman Kavala’nın hür bırakılması konusunda açıklama yapmışlardır. Birebir talebi Kılıçdaroğlu da ısrarla seslendirmiş, İP Lideri da her zamanki üzere Kavala’ya dolambaçlı sözlerle yeşil ışık yakmıştır. Bu tablodan çıkardığımız sonuç şudur; zalim bir üst akıl hem büyükelçileri hem de zillet ittifakını dürte dürte harekete geçirmiş, ağız birliği halinde konuşmalarını dayatmıştır. Karşımızda, senaristi perde gerisinde nefretle bekleyen, figüranları bedeli karşılığı sahneye itilen şirret bir oyun, tehlikeli bir rol paylaşımı kelam hususudur. Devreye alınan siyasi ve diplomatik tazyikler Türkiye’yi sıkıştırmak, bir sonraki tehditvari adımları tetiklemek, toplumsal ve siyasal tansiyonu tırmandırmak maksadına matuftur. İç ve dış işgal cephesinin makyajı dökülmüştür. Emeller ortaya çıkmıştır. Kavala paydasında Türkiye hasımlığının harcı karılmış, mayası karıştırılmıştır. Bu harcın içinde CHP’sinden İP’ine kadar siyasi partilerin varlığı biliniz ki utanç kaynağıdır” dedi.’ANAYASA MAHKEMESİ KAPANMASIN DA HUKUKUN PRESTİJİ MI KAYBOLSUN’Daha sonra Anayasa Mahkemesi’ni eleştiren Bahçeli, “Kavala, Soros’un kuryesidir. Kavala, Seyahat Parkı olaylarının finansörü, azmettiricisi, kışkırtıcısı, 15 Temmuz’da İstanbul Büyükada’da yuvalanan casusların irtibat ve alaka ağı içinde yer alan kuşkulu ve şaibeli bir kişidir. Kavala, 8 Haziran 2018’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat yapmıştır. Anayasa Mahkemesi 22 Mayıs 2019 tarihinde, ortalarında mahkeme lideri Zühtü Arslan’ın da bulunduğu beş üyenin karşı oyu ve oy çokluğuyla Anayasa’nın 19’uncu hususunun üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine, ayrıyeten tutuklamanın tüzel olmadığından bahisle, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine dair argümanın kabul edilebilir olduğuna ise oy çokluğuyla karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi o denli bir hale gelmiştir ki, nerede bir hain, nerede Türkiye’nin kuyusunu kazmak için aktif halde bulunan bir çapulcu varsa onlarla yan yanadır. Terörist Demirtaş’ın yanında duran bu mahkemedir. Sorosçu fitnenin yanında konuşlanan bu mahkemedir. Şehitlerimizin kana bulanmış haklarını şayet imkan olsa Anayasa Mahkemesi’nin asla umursamayacağını, bunu bilmek için de kahin olmaya gerek bulunmadığını herkes görmeli ve idrak etmelidir. Sorarım sizlere, Anayasa Mahkemesi kapanmasın da hak ve hukukun prestiji mı kaybolsun? Anayasa Mahkemesi kapanmasın da terörle gayrete sünger mi çekilsin? Demirtaş, Baydemir, Kavala davalarında hak ihlali var diyen kelamda yargıçlar, gelsinler bunu külahıma anlatsınlar, bu da yetmezse gitsinler dağda gezen, sonda bekleyen, hudut ötesinde uğraş eden kahramanların yüzüne söylesinler” diye konuştu. ‘ANAYASA KAPSAMINDA İSTENMEYEN ADAM HALİNE ÇOKTAN GELMİŞLERDİR’Bahçeli, büyükelçilerin Anayasa’ya karşıt hareket ettiğini kaydederek, “Şayet G-20 Toplantısı öncesinde Türkiye’ye ileti vermek için büyükelçileri maşa üzere kullanan birileri varsa, nal toplayacaklarını, rüzgar ektikleri yerden fırtına biçeceklerini ikazla hatırlatmak isterim. Hiçbir organ, makam, merci yahut kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve yargıçlara buyruk ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. 10 büyükelçi hem ‘Diplomatik Bağlar Hakkında Viyana Sözleşmesi’ne hem de Anayasa’ya alışılmamış hareket etmişlerdir. 10 ülkenin büyükelçisi bahse mevzu kontrat ve Anayasa kapsamında esasen istenmeyen adam haline çoktan gelmişlerdir. ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin başını çektiği 18 Ekim bildirisinden geri adım atılması manalıdır, yerindedir, bir daha ülkeler ortasında tansiyon ve kriz çıkarmaya hiçbir dış misyon tevessül etmemelidir. Kavala ile ilgili teklifimiz ise şudur; Bu Sorosçu’nun mahkemesi karara bağlanır ve karar verilirse, evvel cezasını Türkiye’de çekmesi, sonra da vatandaşlıktan çıkarılarak 10 büyükelçiden birisinin ülkesine gönderilmesi artık ulusal bir zarurettir” sözlerini kullandı. ‘ÇİFTE STANDARDIN DOZAJI GİDEREK ARTMAKTADIR’Ardından Avrupa Komitesi’nin Türkiye raporuna reaksiyon gösteren Bahçeli, “Türkiye’ye yönelik ikili standardın dozajı giderek artmaktadır. Avrupa Birliği (AB) sorumluluklarını yok saymaktadır. Son raporda, terörle gayretimize bırakınız takviyesi, köstek vardır. Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs hususlarına ait AB’nin yetkisiz olduğu alanlarda taraflı değerlendirmeler hakim olmakla birlikte Rum-Yunan tezleri köhne bir mantıkla ön plana çıkarılmıştır. Türkiye’nin AB’ye üyelik konusundaki stratejik tercihi açıktır, devam etmektedir” dedi.’VİZE VE ONAY MERCİ ABD DEĞİLDİR’

Bahçeli, F-16 uçaklarının modernizasyonuna ait de, “ABD terör örgütü PKK/YPG’ye silah verirken, şu ana kadar Türkiye’nin ödediği F-15 uçaklarının parasını iadeye yanaşmamıştır. Bu ülke haydut devlet durumuna düşmek istemiyorsa, ya paramızı ya da bedelini ödediğimiz uçakları vermekle yükümlüdür. Türkiye geldiğimiz bu basamakta, 40 adet son model Blok 70 F-16 uçakla birlikte, 80 adet modernizasyon kiti satın alma talebini ABD’ye bildirmiştir. Bu uçakların ve kitlerin maliyeti 7 milyar dolar civarındadır. Envanterimizde bulunan F-16’ların bir kısmının Blok-30 denilen kısmı miadını doldurmak üzeredir. ABD idaresi S-400 konusunu Türkiye ile münasebetlerin yük merkezi yapmıştır. Biden idaresi, S-400 Füze ve Hava Savunma Sistemi konusundaki kararını ‘2021 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’ ile tescil etmiş, bu sorun çözülmeden Türkiye ikili ilgiler bağlamında gündemindeki öteki meseleleri ele almayacağını belgelemiştir. Türkiye, ABD’nin terör örgütlerine verdiği silahlardan rahatsız ve şikayetçidir. Her seferinde bu rahatsızlık muhatap ülkeye iletilmiştir. Fakat ABD’nin bu reaksiyonumuzu dikkate almadığı tekraren ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin kimden silah alacağının vize ve onay merci ABD değildir” diye konuştu.