Kılıçdaroğlu, Nevşehir'de, "Kanaat Başkanları, Muhtarlar Ve STK Buluşması"nda Konuştu: (2)

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye’de ve Türkiye’de karşılıklı büyükelçilik açacaklarını belirterek, “Gideceğiz, Avrupa Birliği’ne diyeceğim, ‘Kardeşim sen mültecilerden rahatsızım diyorsun değil mi? Artık Suriyelilerin yolu, okulu, köprüsü, hastanesi hepsini yapacaksın.’ Hepsini yaptıracağım. Biz de katkı vereceğiz. Onlara iş imkanı da sağlayacağız.” dedi.

Kılıçdaroğlu, Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Kanaat Liderleri, Muhtarlar ve STK Buluşması”nda yaptığı konuşmada, günün düşünme günü olduğunu, hengame etme günü olmadığını belirtti.

Bu ülkenin havasını teneffüs eden, yemeğini yiyen, doğup büyüyen, annesi, babası, ninesi, dedesi burada olan herkesin başlarının üstünde olduğunu söz eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Bizim ulusal paramız var. Nedir ismi, Türk lirası. Bir devlet düşünün, kendi vatandaşından borç alıyor. Alabilir mi, alabilir. Hukukta yeri var mı, elbette var. İktisatta yeri var mı, evet var. Bir devlet borçlanır mı, evet borçlanır. Dünyada borçlanmayan hiçbir devlette yoktur. Pekala bir devlet kendi vatandaşından Türk lirası üzerinden mi borçlanır, ABD doları mı yoksa Avrupa parası avro üzerinden mi borçlanır? İktisatta şöyle denir; ‘Bir devleti yöneten hükümet kendi parasıyla değil de yabancı parayla borçlanırsa birinci günahı işlemiş olur.’ Buna iktisatta ‘ilk günah’ denir. Zira kendi ülkende kendi paranın geçerli olmadığını kabul ediyorsun, ‘Bu paranın bir değir yoktur.’ diyorsun, ‘Vatandaş bu paraya güvenmiyor.’ diyorsun, ‘Ben vatandaşımdan dolar ve avro üzerinden borçlanıyorum.’ diyorsun. Bunu da düşünmemiz lazım. Devlete dolar üzerinden, avro üzerinden para verenler dolar yükseldikçe kazanıyor. Pekala o denli bir geliri olmayan ne yapacak, onlar da bu işin cefasını çekecek, ezasını çekecek. Bir devlet nasıl yönetilir, adaletle. Adaletle idare ne demektir? Kendimiz devlete vergi veririz, hepimiz. Çocuk yeni doğar, vergiyi ödersiniz. Emzik alırsınız, süt alırsınız, altına bez alırsınız, hepsi vergilidir. Öderiz vergiyi. Pekala çağdaş demokrasilerde nedir. Bizim ödediğimiz verginin hesabını parayı harcayan millete verir. Şayet bir ülkede bütçe için parayı bizden alan, parayı toplayan bir siyasi iktidar hesabını vermiyorsa bizim paraların nereye gittiğini biz bilmeyiz, orada demokrasi yoktur. Demokrasinin çıkış noktası ödenen vergilerin nereye harcandığının bilinmesidir.”

Devletin adaletle yönetilmediğini öne süren Kılıçdaroğlu, “İktidar diyor ki ‘Hastane yaptık.’ Eyvallah, başım üzerine yapabilirsin, sevinirim. Yol yaptık, sevinirim. Havalimanı yaptık, eyvallah yap. Dünyanın en kolay sorusunu soruyorum. Arkadaş, bunu kaça yaptın? Benim bunu bilme hakkım var. Zira bu parayı ben ödüyorum. Bakkal, manav, yeni doğan çocuk ödüyor, konut bayanı ödüyor, herkes ödüyor. Kaça yaptın sen bunu, ‘Efendim ticari sır, açıklanmaz.’ Ne demek ticari sır. Benim ödediğim paranın ticari sırrı mı olur? Dünyada bu türlü bir örnek var mı, hayır yok. Bu da neyi gösteriyor, devlet adaletle yönetilmiyor.” diye konuştu.

Devletin vatandaştan aldığı verginin hesabını vatandaşa veremediğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Hepimiz vergi ödüyorsak, dönüp o hükümete sormak zorundayız. Bu çocuk neden işsiz kardeşim? Bu çocuk neden yatağa aç giriyor? Bu ailenin geliri neden yok? Neden çiftçi ektiğinin, alın terinin karşılığını alamıyor? Son 18 yılda bizim Londra’daki bir avuç tefeciye ödediğimiz faiz 187 milyar dolar. Niçin ödüyoruz? Suriyeliler geldi. Ödediğimiz parayı Sayın Erdoğan açıkladı. 40 milyar dolar 2 yıl evvel. 40 milyar doları bizim çiftçimize verseydiniz ne olurdu, bütün Orta Doğu’yu beslerdik. Söyledim, Nevşehir’den bir daha söylüyorum; Allah nasip eder sizlerin oylarıyla iktidar olursak bütün Suriyelileri en geç 2 yıl içerisinde Suriye’ye geri göndereceğim. Suriyelilere kızmıyorum, ben ırkçı birisi değilim, Allah’ın yarattığı her kula saygılıyım lakin oradan geldi başımın üstüne ancak ben Suriye’deki savaşı bitirmek ve oraya geri göndermek zorundayım. Bizim esnafımız dükkanını açar, vergi verir. O da dükkanını açar vergi vermez. Olmaz. İş istiyor, ‘O yarı fiyatına çalışıyor.’ diyor. Bizimki işsiz kalıyor. Nasıl olacak bu iş? Göndereceğim, kavgasız, dövüşsüz. Nasıl göndereceğimi bir cümleyle açıkladım. Davulla, zurnayla göndereceğim. Evvel Suriye’de, Türkiye’de karşılıklı büyükelçilikleri açacağız. Gideceğiz, Avrupa Birliği’ne diyeceğim, ‘ardeşim sen mültecilerden rahatsızım diyorsun değil mi? Artık Suriyelilerin yolu, okulu, köprüsü, hastanesi hepsini yapacaksın’ hepsini yaptıracağım. Biz de katkı vereceğiz. Onlara iş imkanı da sağlayacağız.”

“Kılı kırk yararcasına tahlil üretiyoruz”

Suriyelileri ülkelerine gönderdiklerinde onları yalnız bırakmayacaklarını, onlara yaşanabilir, inançlı bir ortam sağlamak için çalışacaklarını anlatan Kılıçdaroğlu, “Gaziantep’te çalışan iş dünyasının çok saygın iş insanları var. Evvelce fabrikaları vardı. Artık diyeceğiz ki ‘Git kardeşim oralara fabrikalarını kur, sana her türlü imkanı veriyoruz. Her türlü dayanağı veriyoruz.’ Suriyelilere de ‘Bak kardeşim yolun var, okulun var, kreşin var, hastanen var, fabrikada var, git çalış.’ Çalışacak. Kazanan endüstrici de dövizini Türkiye’ye getirecek. Biz de karlı olacağız, onlar da karlı olacak. Bu işin kaybedeni olamayacak. Kâfi mi, hayır. Bir şey daha yapmamız lazım. Oraya giden Suriyeli kardeşlerimizin güvenliğinin de sağlanması lazım. Bunu yapacağız. Bakın, kılı kırk yararcasına bütün detayları düşünerek tahlil üretiyoruz. O denli ‘Gönderip atacağız, onlar orada öldürülecek’, yok o denli bir şey.” biçiminde konuştu.

Afganistanlıların yasa dışı yollarla Türkiye’ye girdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Afganistan’dan gelenler var. Tam bir felaket. 2 bin 900 kilometrelik yolu aşıyor ve Türkiye’ye geliyor. Yolgeçen hanına döndü. ‘Efendim yolgeçen hanına dönmedi.’ Ne demek dönmedi. Bu kadar adam yasa dışı Türkiye’ye nasıl girdi? Ben müsaade vermedim, muhtarlar hele hiç müsaade vermedi. Nevşehirliler de müsaade vermedi. İran hududuna gittim, konuştum oradaki gümrükçülerle, buradan geçtiler mi? ‘Hayır efendim buradan geçseler pasaport sorarız aslında.’ Nereden geldi bu adamlar? Kim getirdi bunları?” sözlerini kullandı.

“Hiçbir hâkim gücün üzerimize gölge olarak düşmesini istemeyiz”

Devlet idaresinde adalet ve ahlakın değerine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Devlet idaresinde liyakat değerlidir. Ahlakı, adaleti, liyakati öncelemediğin sürece bir devlet devlet olarak yönetilemez. O devlette çürüme başlar. Bir devlette çürüme başlarsa o çürüme yayılır, bir mühlet sonra devletin kurumlarına sirayet eder. Yani devletin tüm kurumları felç haline gelir. Son vakitler ‘Çoklu organ yetmezliği’ diyorlar ya devletin kurumları da çoklu organ yetmezliği üzere olur. Hiçbir kurum vazifesini yapamaz hale gelir. O nedenle bizim Kuvayımilliyecilerin bu topraklarda olduğunu hiçbir Batılının unutmamasını isterim. Hiçbir hâkim gücün üzerimize gölge olarak düşmesini istemeyiz. Kendi ülkemizde kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Ülkemizi şaha kaldıracaksak kendimiz kaldırırız. El oğlunun ekmeğine, el oğlunun torpiline muhtaçlığımız yok. Kendimiz oturacağız, çalışacağız, uğraş edeceğiz. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’ndan sonra olduğu üzere. Osmanlı, sanayi ihtilalini kaçırdığı için battı lakin o Cumhuriyeti kuranlar, 1921 yılında Kayseri’de uçak fabrikasının temelini attılar. 8 yıl sonra Kayseri’den kalkan birinci uçak Ankara’ya indi. Etimesgut’ta uçak motoru fabrikaları kurdular. 1940’lı yıllarda uçak ihraç eden 5 ülkeden birisiydik. Hasebiyle her birimizin hem yakın tarihimizi, hem geleceğimizi bilmemiz lazım. Tarihini bilmeyen geleceğini sağlıklı inşa edemez. Hiçbir vakit talepte bulunmadılar her şeyi kendileri yaptılar. Uşak Şeker Fabrikasını bu millet, bu devlet yumurta satarak kurdu. Biz her şeyi yapabiliriz, güçlüyüz. Yalnızca ayrıştırıyorlar, yalnızca bölüyorlar, yalnızca arbede çıkarıyorlar. Bundan kaçınacağız.”

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanının devletin sigortası olduğunu, bir tartışma çıktığında partiler ortasında bir uzlaşma sağlanamazsa Cumhurbaşkanının tahlil masası oluşturması gerektiğini lisana getirdi.

“Cumhurbaşkanlığı kurumu tarafsızdır” diyen Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı her gün konuşmaz, cumhurbaşkanı olacak kişi çok kıymetli günlerde konuşur ve bütün millet ‘Bakalım Cumhurbaşkanı ne diyecek.’ diye büyük bir dikkatle dinler. Cumhurbaşkanı kendisi ve ailesiyle hayat üslubuyla topluma örnek olması lazım. Cumhurbaşkanının kibirli olmaması lazım, kibirden uzak durması lazım, alçakgönüllü olması lazım, halkın ortasında olması lazım. Yeri geldiğinde sade vatandaşlarla oturup konuşmasını bilmesi lazım. Cumhurbaşkanının bu türlü olması lazım.” sözlerini kullandı.

“Her muhtarlığın başka bir bütçesi olması lazım”

Muhtarlara seslenen Kılıçdaroğlu, 82 kanun ve 354 unsurda muhtar isminin geçtiğini lakin muhtarların öncelikle tek bir kanuna gereksinimleri olduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu, muhtarlara birer yardımcı işçi verilmesi gerektiğini lisana getirdiği için reaksiyon aldığını, imtihan açarak bilhassa üniversite mezunu bireylerin bu pozisyonda değerlendirilebileceğini aktardı.

“Muhtarlık kurumunu muhtarların düşündüğünden çok daha hoş yapacağım” tabirini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Muhtarlık kurumu kıymetlidir. Muhtarlara yetki değişik kanunlarda var ancak sizin yetkileriniz istismar ediliyor ve siz yetkilerinizi gereğince kullanamıyorsunuz, bunun önüne geçmemiz lazım. Muhtarların yetkilerinin açık ve net olması lazım. Güne nazaran, saate nazaran bir muhtarlık kanunu olmaz. Toplumla birebir ilgi kuran kişi muhtardır, bu türlü bakmak lazım. Kaldırılan köy hukuksal kişiliklerinin tekrar gelmesi lazım ve muhtarların orada güçlü olması lazım. Her muhtarlığın farklı bir bütçesi olması lazım. Yoksul fukara milletvekiline ulaşamaz, belediye liderine ulaşamaz, yoksul fukaranın en kolay ulaştığı kişi mahallenin muhtarıdır. O vakit mahalle muhtarına makul bir tahsisat yaparsınız, o tahsisatı nasıl kullanacağına nazaran kurallar koyarsınız ve denetlersiniz, maksadına uygun kullanıp kullanmadığını. Toplumsal yardımların muhtarlar aracılığıyla dağıtılması lazım. Toplumsal yardımları siyasetçiler dağıtıyor, siyasetçinin ne işi var? Belediye meclisi mahallesiyle ilgili bir karar alıyor, muhtarın hiç haberi yok. Olmaz, düzenleme yapacaksınız o mahalleyle ilgili karar alıyorsanız muhtar kesinlikle o toplantıya katılmalı, kelam ve oy sahibi olmalı, bunu sağlayacağız.”

Muhtarlık kurumunun tarihinin 1833’e dayandığını tabir eden Kılıçdaroğlu, muhtarların ardında olduğunu, muhtarlık kurumunun güçlü olmasının demokrasinin güçlü olması manasına geldiğini vurguladı.

“Türkiye her şeye karşın güçlü bir ülke, bölgesinin en güçlü ülkesi.” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Türkiye, kendi bağımsızlığını emperyal güçlere karşı uğraş vererek kazandı. Hepimiz yediden yetmişe uğraş verdik. Biz İslam ülkeleri içinde demokrasisi en çok gelişen ülkelerden biriyiz, şu anda tehlikede. Bayan erkek eşitliğini sağladık, bayan ve çocuk haklarında büyük atılımlar attık. İktisatta çok büyük gelişmeler kaydettik fakat geldiğimiz bu süreçte önemli badireler var. Bunları aşmak zorundayız, bunları aşarken asla arbede etmememiz lazım. Hislerimizi değil, aklımızı kullanmamız lazım. Aklımızı kullanırsak her şeyi çözeriz. Allah’ın bize verdiği en pahalı şey akıl. O nedenle Kur’an-ı Kerim’de ‘Aklınızı kullanmıyor musunuz?’ der Rabbimiz. Aklımızı birilerine kiraya vermek değil, aklımızı kullanmak zorundayız. Sorgulamamız lazım her şeyi, eğrisine doğrusuna bakmamız lazım. Sandığa giderken düşünün. Artık seçim yok, biliyorum. Biliyorum fakat gerçekleri konuşmak zorundayız, iç arbedelerden arınmak zorundayız. Birbirimizi yaftalamaktan vazgeçmek zorundayız.”

Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, kendi bölgesinde güçlü olmak zorunda olduğunu, katma bedeli yüksek eserler üretmesi, İslam dünyasının da en güçlü ülkesi olması gerektiğini vurguladı.

Türkiye’nin tüm bunları yapacak güçte olduğunu söz eden Kılıçdaroğlu, “Bütün problem nedir, siyaset kirlilikten arınacak. Siyaset pak ve ahlaklı olacak. Halka hizmet için siyaset yaptığımız vakit çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Elin oğlu çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz. Bütün sıkıntı cebe değil, halka, millete çalışmak. Ayrımdan, ayrımcılıktan itinayla bütün arkadaşlarımızın kaçınmasını isterim. Etnik kimlik üzerinden siyaset, ömür stili üzerinden siyaset tehlikelidir. Bunlar bütün dünyanın çağdaş demokrasilerinde yasaktır. Bizim için vazgeçilmez iki şey vardır; bayrağımız ve vatanımız. Bayrağımız ve vatanımız için canımızı veririz.” diye konuştu.

(Bitti)

Kılıçdaroğlu, Nevşehir'de, "Kanaat Başkanları, Muhtarlar ve STK Buluşması"nda konuştu: (2)