Manalarını Kimse Çözemiyor! Tarih Kadar Yaşlı Olmalarına Karşın Hâlâ Sırrı Çözülemeyen 8 Gizemli Şifre

Göz Atın

Seo Ajansı

Voodoo Bebeği – Ne İşe Yarıyor?

1860’ların başında akıncılar, artık Paskalya Adası olarak bilinen Rapa Nui adasına saldırdı ve Peru’da köleleştirilmiş emekçi olarak kullanılmak üzere yüzlerce yerliyi kaçırdı. Bu baskınlarla, bir vakitler Rapa Nui’nin kullandığı hiyeroglif lisan olan Rongorongo ile ilgili son bilgi kaynağının ortadan kaybolduğu söylenmişti. Lakin görünüşe nazaran bu yanlışsız değil.

20. yüzyılın başlarında adadaki Avrupalı bir rahip Rongorongo yapıtlarının hiç yok edilmediğini, lakin adanın birçok mağarasında ve lav tüplerinde saklandığını sav etti. 

İnsanlar 100 yıldan fazla bir müddettir içlerinde bulunan çeşitli sembolleri deşifre etmeye çalışıyorlar. Kimi semboller insan yahut hayvan formlarını temsil ederken, başkaları soyut biçimlerden ibaret. Hiç kimse metinlerin tam çevirisini ortaya koyamadı. Senaryolar uzaylılar ve kayıp kıtalarla ilgili fantastik fikirlere hakikat evrilmeye devam ediyor. Ne yazdığı ise hala merak konusu.

Milyarlarca dolar eden altın ve gümüş keşfettikten sonra maceracı Thomas J. Beale, Virginia’nın Bedford kentine bu hazineyi gömdü. Hazineye ulaşmak için tek yapmanız gereken ise bu şifreyi çözmekti.

Şifre hiçbirzaman çözülemedi ve hazinenin çalındığı ya da hiçbir vakit var olmadığına dair tartışmalar başladı. Üstelik Beale’nin söyledikleri de birbiri ile örtüşmüyordu. Kelamda istismarlarıyla ilgili kimi tarihî detaylar sorgulandı. Örneğin, Beale’in kelamda gümüş ve altın keşfi, başka bedelli metal keşifleri hakkında bilinen vakit çizelgeleriyle uyuşmuyor üzere görünüyor. Beşerler hazinenin kendisi bir aldatmaca olsa bile, şifrelerin kendilerinin çözülmesi gereken bir miras olduğuna inanıyor.

1912’de satın alan Polonyalı bir antikacının ismini taşıyan Voynich El Yazması asla gizemi çözülememiş olan, sırlarla dolu bir kitap. 

Wilfrid Voynich el yazmasını 20. yüzyılın başlarında bu kitabı satın aldıktan sonra, kökeniyle ilgili saklılığa yemin ettiğini sav etti. Muhtemelen Voynich’in kitabı John Dee isimli bir astrologdan aldığı ya da Roma İmparatoru II. Rudolf ile bir ilişkisi olduğu düşünülmekte. 

Sayfalar, bitkilere benzeyen çizimlerle ve görünüşte bilimsel yahut ‘sahte bilimsel’ diyagramlarla dolu. Sayfalarda banyo yaparken tasvir edilen birçok bayan resmi mevcut.

Kitabı kimin yazdığını yahut nedenini kimse bilmiyor. Dünyanın en yeterli kod kırıcılarından olan evli çift William ve Elizebeth Friedman bile bu kitabın gizemini çözemedi. William, vefat döşeğindeyken bu lisanın var olmayan bir lisan olduğunu, mevcut rastgele bir lisana dayanmadığını söylemişti. 

Metin için tuhaf teoriler vakitle çoğaldı. Voynich’in kendisi bir seferinde: ‘Zamanı geldiğinde, Dünya’ya Orta Çağ’ın kara büyülerinin 20. yüzyıl biliminin çok ilerisindeki keşiflerden oluştuğunu kanıtlayacağım.’ demişti. Görünüşe nazaran vakit hiç gelmedi.

Başka bir çözülemeyen kod da Edward Elgar’a ilişkin. Dorabella Şifresi ismini, Elgar’ın arkadaşı Dora Penny’den alıyor. Bir dizi tuhaf karakterden oluşan bu şifreyi kimi insanlarkırdığını tez etti, lakin hiçbiri net değildi.

Avustralya’daki Central Queensland Üniversitesi’nden Tim S. Roberts çözdüğünü ve şifrenin şöyle olduğunu sav etti;

 ‘Şimdi içine yerleştirilmiş bej yabani otlar. Saf aptallık. Bir yatak!’

Size bir mana tabir ediyor mu?

1987’de Chris Cole isminde bir adam, kriptografiyle ilgilenen bir haber kanalına üç şifre gönderdi. Kendisinin söylediğine nazaran Dr. Richard Feynman California Üniversitesinde yüksek lisans öğrencisiyken ona şifreleri göstermişti. Birinci şifre aslında bir kullanıcı tarafından yalnızca bir günde çözüldü, lakin öbür ikisi bugün hala çözülmedi.

Şehrin ortasında duran bu kodun bir kısmı hala çözülememiş durumda. Krytpo’lar, sanatçı Jim Sanborn tarafından yapıldı ve 1990 yılında Langley’nin yerine kuruldu. Sonraki yıllarda, kesimin dört kod kısmından üçü kırıldı. İnceleyenler yansıyan ışığın tesiriyle şifrenin daima değiştiğini argüman ediyor. Ayrıyeten baş karıştırıcı olsun diye çokça yazım yanılgısı içeriyormuş.

Çözülen kısımlar eski CIA lideri William Webster’a atıfta bulunuyor ve Kral Tut’un mezarının kıssası anlatıyor. Birinci üç kısım dördüncüyü çözmek için bir ipucu sağlıyor. Metninde geçen Berlin, saat ve kuzeydoğu üzere sözler çözülmeyi başardı.

1948’de Avustralya’daki Somerton Plajı’nda bir adam meyyit bulundu. Ekip elbise giyiyordu ve yakasında bir sigara vardı. Davaya ne kadar çok yetkili baktıysa da kimse bu cinayeti çözemedi.

Polis, ölen adamın kim olduğunu ve hatta nasıl öldüğünü bile çözemedi. Kimi beşerler, az bulunan bir zehrin iz bırakmadan bedeni tarafından metabolize edildiğini argüman etti. Merhumun alışılmadık derecede kuvvetli baldır kasları vardı. Bulunan tek ipucu kimi giysilerinin üzerinde “Keane” yazan bir etiketti. Araştırıldı ancak kıyafetlerin hiçbiri bu markadan üretilmemişti. Etiketler oraya bilerek yapıştırılmış bir aldatmacaydı.

Ömer Hayyám’ın Rubáiyát’ının birçok çevirisindeki bu kelam geçmekte. Kitabın arka kapağında bir telefon numarası ve soluk bir karakter dizisi bulundu.

Bu karakter dizisi hiçbir vakit çözülemedi. Telefon numarası da bir yere ulaşmadı.

Polis bu gizemli karakter dizisini ultraviyole ışığın altına yerleştirerek daha fazla harf ortaya çıkardı lakin bir sünuca varamadı. Garip bir biçimde, hiç kimse Rubaiyat’ın meyyit adamın cesedinde bulunan baskıya uyan diğer bir kopyasını bulamadı.

Olası bir cinayet kurbanı olan Ricky Mccormick’in cesedi Haziran 1999’da keşfedildiğinde, yetkililer pantolonunun ceplerinde çözülemeyen bir harf dizisinden oluşan iki el yazısı not buldular.  

Mccormick’in okuma yazma bilmediği biliniyordu. Annesi Frankie Sparks, “Yazabileceği tek şey ismiydi.’ demişti.  Fakat yetkililer notların anlamsız karalamalar olduğuna inanmıyorlardı.Yasa dışı faaliyetlerle kontağı olduğu argüman edildiği ve mevtini çevreleyen gizemli şartlardan ötürü birçok kişi bu vefatın hala çözülmemiş bir cinayet olduğuna inanıyor. Kağıtta ne yazdığı ise hiçbir vakit çözülemedi. 

Bu gizemli şifreler hakkında sizin teorileriniz neler?