Çok uzun vakit oldu, oldukça de özleştik. Onedio’nun Gerçek Kesit tahlillerini sevenler için yepisyeni bir kısımla karşı karşıyayız. Titreşimli Hande, Sarı Buğday Metin ve Gerizekalı Melih ile yeni maceramız sizleri bekliyor…
Merhaba sevgili Gerçek Kesit okuyucuları. Uzun bir ortadan sonra yaz günü Antalya Otogarında kulaklarımızdan giren egzoz sıcağı üzere bir kısımla karşınızdayız. Bu kısmımızın ismi ÖFKE fakat biz ona “HANDE İLE AŞKIN OLAYIM SANATI” diyeceğiz. Bakalım kimler hakikaten mağdur olmuş, kimler yılanlık yapmış hepsini ortaya çıkartacağız. Hazırsanız başlayalım!
İşte efil efil burnumuzda tüten o ikili! Solda görmüş olduğunuz saç müteahhiti Melih. Kendisi ablasıyla yaşayan bir loser. Burdan bakınca basket oynadıktan sonra meskene gelip “ANNEEAAĞĞ YEMEK YAP KARNIM AÇ” diyen gürbüz ergenlere benziyor. Yanındaki cazibe merkezi ve bozkırdaki buğday tarlasının konuşan hali ise Metin.
Bu da Melih’in titreşimli ablası Hande. Dikkat ettiyseniz ailede halledilemeyen bir saç sorunu var. Yolda görseniz ikisine “aaa siz kardeşsiniz galiba” diyebilirsiniz, o kadar besbelli bir genetik çekim sevgili dostlar.
Sarı Buğday Metin ve Gürbüz Melih sap takılmaktan son derece memnun zira bunlara hangi kız, neden baksın? “Cinselliğin Sahra Çölü” diye belgesel yapsak bunları oynatmaktan öbür seçeneğimiz olmazdı. Pekala bunlar bu iğrenç birahanede ne konuşuyorlar? Çabucak söyleyeyim: Melih, ablası Hande’nin tüy dökme ve çiftleşme mevsimine girdiğinden şüpheleniyor. İnsan üremesiyle ilgili en ufak bir fikri olmadığı için de kankasına konuyu açıyor. Bu çocuğa nasıl anlatacaz mevzuyu biz ya?
Sarı Buğday, televizyondan gördüğü kadarıyla, hakikaten karınca kadar bilgilerle üreme problemini arkadaşına anlatıyor. Bu bilgiler Melih’e o kadar ağır geliyor ki bebe art geriye bira içip olanları unutmaya çalışıyor. Bu Melih’in lisede “bi fırt çekiyim mi kanka?”dan sonra birinci deneyimi. Daha da berbatı, Melih’in birçok hususla ilgili deneyim yetersizliği var. Dram üstüne dram…
Hande, kardeşi Melih’i konuta paket yapan Sarı Buğday’a minnetlerini sözel olarak sunuyor. Daha sonra saat geç olduğu için “BU SAATTE SENİ GÖNDEREMEYİZ, BURADA KAL. BEN SANA PİJAMA VEREYİM YA DA DONLA FALAN YAT İSTERSEN NE BİLEYİM…” biçiminde bir misafirperverlik gösteriyor. Konut sahibinin uygunu, konuğunu rahat ettirendir dostlar. Alkışlıyoruz…
İnanmayacaksınız ancak Sarı Metin ve Hande, o geceden sonra çabucak evleniyor. Doların yükselişinden daha süratli bir ivmeye sahip olan bu bağlantıdan sonra herkes oturup düşünsün “ben niçin beceremedim bunu?” diye. Hande’den iki üç workshop almamız lazım aslında bununla ilgili. Slayt açıp göstersin “BAKIN TAM BURADAN YAKLAŞTIKTAN SONRA KULAĞINA ÜÇ KEZ ŞUNLARI SÖYLÜYORSUNUZ” falan diye… Neyse biz kendi sıkıntılarımızı bilahare konuşuruz arkadaşlarım…
Hande çiftleşme konusunu halledip evlendi lakin memnun olduğunu düşünüyorsanız siz kocaman bir şapşiksiniz. Zira neden biliyor musunuz? Başarma potansiyelini gördü. Bir yandan “Bunu yaptıysam daha uygununu de yapabilirim aslında” diye düşünüyor, bir yandan da içinde bulunduğu evlilikten nefret ederek şunları söylüyor: “Çok güzelim lakin sıkıntılıyız kahpe dünya. Yıktın beni erdemsiz, ismi köpek dünya. Rabbim çabucak dünyayı yok et n’olur Allahım!”
İlişkide yalnızca kendini düşünen, bencil beşerler ortada bir şey yokken yapay sorunlar çıkartır sevgili dostlar, bunu da size kimse söylemez. Hande, dünyanın en mülayim Sarı Buğday’ına “NERDE KALDIN SEN? TEKRAR O OROSPULARIN YANINA GİTTİN Dİ Mİ? ALLAH BELANI VERİR UMARIM! SARIŞIN MI BAK GERÇEK SÖYLE?” üzere saçma sapan laflar söylüyor.
Haksızlığa uğradığını düşünen Metin, bildiği tek rehabilitasyon hali olan iğrenç meyhanede içmeye gidiyor. Aklından geçen tek pişmanlık ise “AH O GECE CEBİ YIRTIK KOTUMLA YATSAYDIM DA DONLA YATAĞA GİRİP CAZİBEMİ KULLANDIRMASAYDIM” oluyor. Sen o ışığı yorgan altında saklayabileceğini mi düşündün ya?
Gürbüz Melih ise olanı biteni vücut eğitimi dersinde giydiği eşofmanlarla anlamaya çalışıyor. Ablası Hande, seme kardeşine “İNSAN ANATOMİSİ, EROJEN BÖLGELER VE SENİN YETENEKSİZ ENİŞTEN BİR POTADA ERİDİĞİ İÇİN BÜYÜK BİR FELAKETLE KARŞI KARŞIYAYIZ” diye anlatmaya çalışsa da bu beyhude gayretten vazgeçiyor.
Tabii Hande’yi durdurabilene aşkolsun artık. Basra Körfezi’nden fışkıran bir petrol üzere Hande, bastırılması imkansız. Gece kapalı gizli girdiği Tinder’dan sağa kaydırdığı elemanla görüşmeye karar veriyor. Adamın profil fotoğrafında Kıvanç Tatlıtuğ varken buluşmaya gelen kişi, vatandaşın Artvin’deki yayla meskeninde karakovan balına dadanan sempatik bir ayı.
Beyaz çoraplarının kokusu ta buraya kadar gelen bu şirin yavru ile epey seçkin bir buluşma gerçekleştiriyor Hande. İnanılmaz sofistike bir atmosferde kutu bira içen ikiliden erkek olanı, üstüne serildiği postu bir yerden tanıdığını düşünerek hafif bir depresyona giriyor fakat başından “gülücüğe odaklan, gülücüğe odaklan” diye sayıklayarak hususa dönmeye çalışıyor.
Bu sırada zavallı Metin, gerizekalı kayınçosunun konutunda, kederler deryasında boğulmuş durumda. Durumdan hiçbir bok anlamayan Melih, “Enişte, Vücutçu yeni eşofman için para istiyo” diyerek kendince muhabbet etmeye çalışıyor. Zavallı Metin de o sırada “KİM BİLİR HANDE ARTIK NE KADAR ÜZÜLMÜŞTÜR HENGAME ETTİĞİMİZ İÇİN CANIM AŞKIM” diyor. Herkesin dünyadaki kederi öteki işte görüyorsunuz…
O sırada üzüldüğü düşünülen Hande ve minik ayısı 👇
Hande çok keyifli ve fantastik bir münasebet yaşadığından neredeyse çok emin. Sevgilisine “KÜÇÜK BİR YAYLAYA YERLEŞİP KOVUKTA YAŞAYALIM MI BİR ADEDİM? BURADAKİ MAĞARAYI DA KİRAYA VERİRİZ” diyor. Ama sempatik yavrudan “BU İŞ BİTTİ KIZIM” diye bir pençe geliyor. Bakın hepimiz bugüne kadar birileri tarafından istenmedik lakin sanmıyorum ki daha evvel içinizden biri bir ayı tarafından reddedilmiş olsun.
Bu yabani hücumdan sonra Hande kimi arıyor dersiniz? Evet bildiniz, Sarı Buğday Tarlasını… Diyor ki “ÇOK ACİL GELMEN LAZIM HATTA GELİRKEN NUTELLA DA GETİR, İŞİMİZ VAR SENİNLE… YOK YOK ŞEKERİM DÜŞTÜ BİRAZ”
Bu esnada orman sakini sempatik dostumuz, sayısalcı olduğunu her halinden anladığımız dostuna mevzuyu özet geçiyor. Adam yıllarını türev ve integralle geçirdiği için bu türlü mevzuları duyunca bi sersemliyor. “NASIL YA ABİ? BİLDİĞİMİZ BAYAN MI? HANİ GÖĞÜSLERİ OLAN? ONLAR KONUŞUYOR MU YA?” diyor. Sayısalcılar çok çalıştığı için bayanlarla bağlantısı ölmeye yakın kurarlar sevgili dostlar, lütfen linç etmeyelim…
Nutella değerli olduğu için BİM’den Peripella alıp meskenine dönen Metin, karşılaştığı görüntü karşısında afallıyor. Hande olan biteni “BAK CANIM, BEN BİR BOK YEDİM LAKİN O KADAR DA ŞAD KALMADIM. BENİ AFFETTİYSEN ŞU PERİPELLAYI BİR GETİR DE MÜNASEBETİMİZ PEKİŞSİN” diyor. Buğday Metin kendi hayatını şöyle bir gözden geçiriyor. Leş ortamlı birahaneden, doblocu arkadaşlarından ve gerizekalı kayınçosundan daha öteki bir dünyaya tekrar geçmenin uygun bir fikir olduğuna karar veriyor ve karısını affediyor.
Çiftin barışmasına sevinen tek insan elbette Gürbüz Melih. Artık marketten aldığı hazır makarnayı haşlanmış suyla pişirip yemesine gerek kalmadı. Üstelik vücut eşofmanları da yıkanacak. Bu sevinçle eniştesine ve ablasına şu soruyu soruyor: “BEN Bİ ŞEY ÖĞRENDİM DE, BEŞERLER BU TÜRLÜ ŞEYLER YAPIYORMUŞ. SİZ HİÇ ÖPÜŞTÜNÜZ MÜ?” Hande kardeşine “SANA MAKÛS HABERLERİM VAR” diyemiyor zira bu adamı bu yaşta kimse evlatlık almaz artık, bu türlü büyüyüp ölecek mecbur…
Bir gün Melih en az kendisi kadar metruk olan bir çay bahçesinde yetkili bir abi olduğunu düşündüğü Ekrem’le karşılaşıyor. Yıllardır beynini kemiren ve bir türlü çözemediği o sorunla ilgili Ekrem tek tek açıklama yapıyor. Melih “NASIL YA? BENİM ANNEM BABAM DA MI YAPMIŞ?” diyor. Ekrem böylesine pırıl pırıl, kullanılmamış bir beyni bulduğu için hem seviniyor hem de şaşırıyor. Her gün gözünün önündeki ablasını ve eniştesinin konutta sudoku çözmediğini zalimce anlatıyor Melih’e.
Dünyanın en ilkel gerçeğini yeni idrak eden gerizekalı Melih, olanı biteni içine bir türlü sindiremiyor ve ablasının konutuna dayanıyor. Kapıyı açan eniştesine “ALLAH BELANIZI VERSİN, O DENLİ ŞEYLER YAPILIR MI? BANA NİÇİN DEMEDİNİZ?” diye höykürmeye başlıyor. Bu çocuğu kenarda bırakıp küflenmesini seyredecektiniz işte, hiç ellemeye gerek yoktu. Sen git vücut dersinde üçlü basket çalış mal.
Önüne gelen herkese ziyan veren bir hata makinesine dönüşüyor Melih. Hatta ablasının eski takıldığı adamı aramak için gittiği restoranda büsbütün alakasız ve cürmü orada olmak olan bir adamı görüyor. “KESİN BU DA YAPMIŞTIR. ALLAH SENİN DE BELANI VERSİN!” diyerek adamı indiriyor.
Bu ortada müdafaa altında olan bu sempatik yavrumuz da gitti… Lütfen yaban hayatına biraz daha saygı!
Ve bakın neler oluyor… Hande öbür tarafta ortaya birilerini sokup endemik bir tıp arayışına çoktan girdi bile zira vakit geçmez öbür türlü.
Sarı Buğday Tarlası Metin, “CANIM KARIM ARTIK BENDEN AYRILDI DİYE ÇOK ÜZGÜNDÜR TÜH YA” diye ağlıyor, kendisinin öldüğünün muhakkak farkında değil.
Gerizekalı Melih hapishanede Fen kitabını yine okumaya başladı, birtakım yerlerin altını çizip not alıyor. Anatomi sayfası yapışık biraz…
Sevimli dostumuzun soyu tükendi, fotokapanlar öksüz kaldı. NatGeo’da bunun belgeseli var, özleyenler oradan açıp seyredebilir.
