CHP’li Aydoğan: İnsan Hakları Hareket Planı aslında iktidarın zulmünün bir dokümanı niteliğinde

CHP İstanbul Milletvekili avukat Turan Aydoğan Türkiye’de insanca yaşamanın gün geçtikçe zorlaştığını belirterek, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde iktidarı İnsan Hakları Aksiyon Planı üzerinden eleştirdi. Aydoğan, “İnsan Hakları Hareket Planı aslında iktidarın zulmünün bir dokümanı niteliğinde” dedi. 

TBMM Adalet Komitesi Üyesi olan Avukat Turan Aydoğan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 ay evvel, 2 Mart 2021’de “Özgür birey, güçlü toplum; daha demokratik bir Türkiye” sloganıyla açıkladığı İnsan Hakları Aksiyon Planı’nın emellerini kıymetlendirdi.

Aydoğan şu sözleri kullandı: 

Göz Atın

Trt Frekans Güncelleme Nasıl Yapılır? TRT Neden Açılmıyor?

Gökhan Tombak’ı Kim Silahla Vurdu?

“Mart ayında açıklanan İnsan Hakları Hareket Planı aslında iktidarın zulmünün bir dokümanı niteliğindedir. Gerçekleştirmek istediklerini ileri sürdükleri maksatlar insanın temel haklarından oluşuyor. Bu 9 temel maksadı hedefleyen iktidarın 20 yıldır bu ülkeyi yönettiği bilgisini de hatırlatarak hedefleri ve geldiğimiz noktadaki durumu özetlemek isterim;  Cumhurbaşkanı Avrupa Konseyi’nin Kavala hakkında verdiği karara ait “yok kararında, bizim yargımız üzerinde kararı tanımıyoruz” açıklamasını yaptı. Türkiye’nin kurucusu olduğu Avrupa Kurulu ve imzacısı olduğu AİHS hukukunu tanımadığını tabir etti. Bu kararın siyasi olduğunu ileri sürdü ancak şunu bilmek gerek; Türkiye AİHS’i kabul ettiği için AİHM kararlarına uymayı da vaat etmiş oluyor. Hasebiyle burada bir hukuk tanımazlık kelam konusu.

“Kavala davasının tüm süreçlerini de düşününce burada yargı bağımsızlığından ve tüzel öngörülebilirlik ve şeffaflıktan kelam etmek mümkün mü?”

Kavala davasının tüm süreçlerini de düşününce burada yargı bağımsızlığından ve tüzel öngörülebilirlik ve şeffaflıktan kelam etmek mümkün mü? Tam bilakis bir durum kelam konusu. Ayrıyeten hatırlatmak isterim; 2021 Hukukun Üstünlüğü Endeksi: Türkiye 139 ülke ortasında 117’inci sırada yer alıyor.  Söz, örgütlenme ve din özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi

” Tabir özgürlüğünün en çok ihlal edildiği ülke Türkiye”

AİHM’nin 2020 bilançosundan birtakım bilgilerle özetlemek isterim: Söz özgürlüğünün en çok ihlal edildiği ülke Türkiye. Bu maksada yönelik atılan bir adım varsa aksine istikamette atılan bir adımdır o da Cumhurbaşkanı’na hakaretten Yedi yılda 160 bin 169 soruşturma, 3 bin 625 mahpus cezası almasıdır. Ayrıyeten AİHM 2020’de 11 kere de toplanma ve dernek kurma özgürlüğüyle ilgili hususların ihlal edildiği sonucuna varılmış. Tabir özgürlüğü nerede? Biz özgürce söz edilen sonrasında da cezalandırılmayan muhalif bir fikir sahibi insan görmedik. Beşerler ya otosansür uyguluyor ya da fikrini tabir ettiği için sonunda bir halde cezalandırılıyor.

Kişi özgürlüğü ve güvenliğinin güçlendirilmesi; AİHM’de 2020’e Türkiye hakkındaki davalarda 31 defa söz özgürlüğü, 21 sefer adil yargılanma hakkı, 16 sefer özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili unsurların ihlal edildiği sonucuna varıldı. Nerede kişi özgürlüğü ve güvenliği? Bu kararlar hakkında Türkiye ne üzere bir tavır izledi sonrasında? Bunların takipçisiyiz.

“AİHM 2020’de 14 kere mülkiyet hakkı davasında hak ihlali tespit edilmiş”

Mülkiyet hakkının daha faal korunması; AİHM 2020’de 14 sefer mülkiyet hakkı davasında hak ihlali tespit edilmiş. Bu davalarla ilgili bir gelişme var mı? AİHM kararını tanımayan merkezi idare bu kararları da siyasi kararlar olarak mı görüyor? 2020 de sıkıntı bir yıldı, haksızlıklarla dolu bir yıldı ancak gün geçtikçe zulüm artarak devam etti. 2021 raporları daha berbat sonuçlarla karşımıza gelecek. Bu idare anlayışı ile düzgüne gitme bahtımız yok.

Kırılgan kısımların korunması ve toplumsal refahın güçlendirilmesi; bayanların ve çocukların kaygı içinde yaşadıkları bir ülke haline geldik. Şahsen benim şahit olduğum ve bir biçimde dayanak olmaya çalıştığım, eski eşi tarafından tehdit edilen bir bayan ve kızı var mesela. Yardım isteyen, yaşamak isteyen bir bayanın daha evvel kendisini tekraren bıçaklamış bir adamdan korunmak için nasıl çabaladığını ve ne yazık ki uğraşlarının boşa düştüğünü gördüm. Bakanlıklarla görüştüğümüzde de her biri sorumluluğu bir başka bakanlığa attı. Adalet, İçişleri ve Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığı topu kendi ortasında çevirip taca attı. Bu bayan ve kızına bir şey olursa sorumlusu kim? Bu türlü mi kırılgan kısımlar korunuyor bu ülkede?

İnsan hakları konusunda üst seviye idari ve toplumsal farkındalık İdari farkındalık konusu, 6284 sayılı kanuna karşın çok büyük bir sorun olan bayan cinayetleri konusunda bile yetersiz. Az önce anlattığım bayan ve kızı konusunda yönetimin bayana karşı tavrına şahit olmuş biri olarak söylüyorum bunu!  Tüm bunları hayata geçirmeyi başarırsa da şu kutsal gayeye ulaşacak: Daha güçlü bir insan hakları müdafaa sistemi.  Ama ne yazık ki sistem baştan bozuk. İnsan Hakları Hareket Planı tabir edildiği formuyla ve argüman ettikleri takvime uygun olarak yerine getirilseydi Türkiye elbette bugün öbür şeyler konuyor olurdu. Vatandaş ne yazık ki temel haklarını aramak yerine karnını doyurmakla meşgul. Günden güne fakirleşen halkımız insanca bir hayatı hak ediyor. 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde vatandaşlarımıza kelamımız haklarının onlara bir bir teslim edeceğimiz olsun. Bu iktidar gidecek ve biz daima birlikte insanca yaşayacağız.”