Cumartesi Anneleri gazeteci Nazım Babaoğlu’nun akıbetini sordu: Hukuk ve adalet sisteminde yarattığınız büyük tahribata son verin

Tüm ihlalci rejimler halkın haber alma hakkını gaye alır. Gazeteciliği cürüm, eleştirel haberi terör faaliyeti haline getirerek basın özgürlüğünü fonksiyonsuz kılmayı gayeler. Halkın bilgi edinme hakkını ve ülke gerçeklerinin kamuoyuna yansımasını engellemek için medyayı siyasetin buyruğuna girmeye zorlar. İktidarın modülü olmayı reddeden medyayı ise çalışamaz hale getirmek için ağır baskı ve pürüzlerle karşı karşıya bırakır.”

Kelam konusu engellemelerin en ağırı basın çalışanlarının yaşama haklarına yönelik akınlardır. Kimi çalışmalarda “kanla sansür” diye nitelenen bu taarruzlar ne yazık ki bizim topraklarımızın unutturulmak istenen bir gerçeğidir. 90’lı yıllar, “kanla sansür”ün en ağır yaşandığı devir oldu. Devleti yönetenlerin “Onlar Gazeteci değil, militan” dediği, gerçekte ise halkın haber alma hakkını savunan onlarca gazeteci katledildi, kaybedildi. Bu gazetecilerden biri de Nazım Babaoğlu oldu.

885. haftamızda 2017 yılında evladına ve adalete ulaşamadan ortamızdan ayrılan Makbule Babaoğlu’nun ölmeden oğlumun mezarını bulmak, bize bu acıları yaşatanların hesap verdiğini görmek istiyorum” talebini bir defa daha kamuoyuna taşıyoruz.

19 yaşındaki Nazım Babaoğlu, Özgür Gündem Gazetesi’nin Urfa Ofisi’nde çalışıyordu. Ofis çalışanları kamuoyuna duyurdukları ağır hak ihlalleri nedeniyle baskı altındaydı. Gazetelerin bombalandığı, gazetecilerin sokaklarda infaz edildiği karanlık günlerdi. Özgür Gündem gazetesi Urfa Ofis Şefi Kemal Kılıç da uğradığı silahlı hücum sonucunda öldürülmüştü.

Bucak Aşireti’ne mensup dört korucunun Siverek’te misyonlu bir öğretmenin konutunu basarak öğretmene ve kız kardeşine cinsel akında bulunduklarına dair hazırladıkları haber Özgür Gündem gazetesinde yayınlanınca, Urfa Ofis çalışanlarına yönelik tehditler daha da arttı. Gazete’nin çalışanlarının can güvenliklerinin sağlanmasına dair yaptığı müracaatlara karşın hiçbir tedbir alınmadı.

12 Mart 1994 sabahı  Siverek’teki lokal bir gazetenin çalışanı ve ilçenin Anadolu Ajansı temsilcisi Murat Yoğunlu  Özgür Gündem Bürosu’nu telefonla aradı. Siverek’te korucularla ilgili çok kıymetli bir haber olduğunu ve kesinlikle muhabir göndermelerini söyledi. Nazım, kelamı edilen haberi izlemek için Siverek’e gitti. Kendisinden bir daha haber alınamadı.

Görgü şahitlerinin anlatımlarına nazaran Nazım, Murat Ağırlı ile buluşacakları Siverek’teki İrfan Gazetesi’ne gitti. Gazetede bekleyen Bucak Aşireti’ne mensup korucular tarafından zorla bir araca bindirilerek Sedat Bucak’ın meskenine götürüldü.

Ailenin tüm müracaatları şahit beyanlarına karşın sonuçsuz bırakıldı. Gerçeği açığa çıkartacak, failleri tespit edecek faal bir soruşturma yürütülmedi. Dosya zamanaşımına sürüklendi. Gazeteci Nazım Babaoğlu’nun akıbeti karanlıkta bırakıldı, onu kaybedenler cezasızlık zırhıyla korundu.

885. haftamızda  iktidara ve isimli makamlara sesleniyoruz: Hukuk ve adalet sisteminde yarattığınız büyük tahribata son verin. Nazım Babaoğlu’nun akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı cürmün bilinen şüphelileri hakkında aktif soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini sağlama vazifenizi yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin; Nazım Babaoğlu için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin üniversal hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 186 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma yerimiz Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz