Erdoğan: Hiçbir vakit faizin yükseltilmesini savunmadım, savunmuyorum ve savunmayacağım; taviz veremem ve vermeyeceğim

Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan, iktisat gündemiyle ilgili değerli bildiriler verdi. Her vakit düşük faizi savunduğunu ve bu hususta taviz vermeyeceğini söyleyen Erdoğan, “Faiz lobileri kuduruyor” dedi.

Taban fiyatla ilgili kararın, görüşmelerin akışına nazaran verileceğini kaydeden Erdoğan, “Asgari fiyat arttı diye personel çıkarma üzere bir durumla karşılaşacağımızı da zannetmiyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Göz Atın

Trt Frekans Güncelleme Nasıl Yapılır? TRT Neden Açılmıyor?

Gökhan Tombak’ı Kim Silahla Vurdu?

Erdoğan’a yöneltilen sorular ve cevapları şöyle:

İktisat başlığına dair bir soru sormak istiyorum. Üretim, istihdam ve ihracatı güçlendirmeye yönelik yeni bir iktisat modelini hayata geçirdiniz. Yerleşik iktisat sistemini, parayı yöneten sivil lakin dışa bağlı vesayet odaklarını derinden sarsan uygulamaları görmekteyiz. Faizi olabildiğince düşük tutmayı hedefliyorsunuz. 19 yıllık iktidarınızda hangi kaidelerin olgunlaşmasıyla bu modeli hayata geçirdiniz? Yeni modelin artıları yakın vadede ortaya çıkar mı? Bu süreçte dar gelirleri rahatlatacak yeni adımlar olacak mı sanki?

İktidara geldiğimiz birinci günden itibaren, tahminen de tarihimizde birinci sefer kendi gereksinimlerimize, önceliklerimize ve gerçeklerimize uygun bir iktisat siyaseti izledik. Buna da birebir kararlılıkla devam ediyoruz. Yani biz ekonomik olarak da bağımsızlaşma gayreti verdik. Bu adımları attıkça, içeriden dışarıdan vesayetçilerin dirençleriyle, ekonomimize yönelik türlü hücumlarla karşılaştık. Bunların her birini milletimizle birlikte bertaraf ettik. Bizi kendi istedikleri çizgiye çekmek isteyenlerin kur, faiz oyunlarına prim vermedik, vermiyoruz. Büyüme seyahatimizde yatırım, üretim, istihdam, ihracat daima önceliğimiz oldu. Felaket tellallarına, mandacı iktisatçılara, ekonomik tetikçilere aldırış etmeden amaçlarımıza yürümeyi sürdüreceğiz.

Bu ülke bizden evvelki yıllarda dünya ortalamalarının çok üstünde oranlarla, yüksek maliyetlerle borçlanmak zorunda bırakıldı. Bu bağımlılık demekti. Ekonomik olarak bağımlı bir ülke kendi siyasetlerini elbette hayata geçiremez. Belirlenmiş çizginin dışına çıkmaya çalıştığınız vakit karşılaşacağınız şey şantajdır. Buna karşı koyacak dirayetiniz yoksa istikrarsızlığa mahkum edilirsiniz. İşte biz ülkemizi bu durumdan kalıcı olarak kurtarmak için son 19 yılda sergilediğimiz güçlü siyasi irade ve bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde bu çabayı gösterebilecek dirayete, imkana kavuştuk.

Son günlerde kur üzerinde iktisadi temelleri bulunmayan hareketler nedeniyle yaşanan fiyat artışlarının oluşturduğu sıkıntıları da milletimizin lehine yatırım, istihdam ve üretimle çözeceğiz. Büyüyeceğiz, büyüdükçe milletimiz kazanacak. Şunu çok açık net söylemem gerekiyor. İktidara geldiğimiz birinci günden bu yana iktisattaki tezimiz bilhassa düşük faizdir ve bir de faiz-enflasyon bağını ben devamlı “faiz sebep, enflasyon neticedir” diye işlemişimdir. Bu tezim değişmedi. Bugün de ben yeniden tıpkı tezi savunuyorum ve buna inanıyorum. Şayet ben de iktisat tahsili görmüşsem ve bu iktisat tahsilinden de öte kimi kıymetler silsilesi içerisinde de inandıklarım, bilgim varsa, faiz sebeptir, sonuç değildir; enflasyon sonuçtur. Alışılmış burada kimileri bunun tam aksini savunuyorlar.

Bunlar enflasyonun sebep, faizin sonuç olduğunu savunuyorlar. Pekala öyleyse dünyaya şöyle bir bakalım; şu anda global iktisadın hâkim olduğu dünyada sanki enflasyon sebep, faiz sonuç midir; yoksa faiz mi sebep, enflasyon mu sonuçtur? Şu anda işte Amerika’da enflasyonun geldiği nokta ortada. Avrupa’da enflasyonun geldiği nokta ortada. İsrail’e bakalım… İsrail’de faiz nedir, enflasyon nedir, oranlar ne durumdadır? Buna bakalım. Buna baktığımız vakit bizim tezimizin hakikat olduğunu oralarda esasen görüyoruz. Şu anda da ben tekrar iddiamdayım. Son periyotlarda ülkemizde bu mevzuyla ilgili yapılan spekülasyonlar var. Burada en kıymetlisi, hatırlayın geçmişte Türkiye’de gecelik faizlerin 7.500’lere vardığını gördük. O devirde iktidarda CHP vardı. CHP’nin olduğu bir devrin faturasını bu millet ödedi. Natürel artık 18 yaş altı genç kesim, genç nesil bunları yaşamadı ancak bunları biz yaşadık, gördük.

“Faiz lobileri kuduruyor”

Şu anda bu CHP’nin Sözcüsü de o devrin faillerindendir. Hatırlayın Bay Kemal küme konuşmalarında “faizi 1’e indirin, biz de gelip sizi destekleyeceğiz” dedi. Bir insan akşam sabah bu halde bir değişiklik gösteremez. “Faizi 1’e indirin, biz de gelip sizi destekleyeceğiz” diyeceksin, ondan sonra da kalkıp artık de faiz indirimine reaksiyon göstereceksin. Tayyip Erdoğan’ın bu türlü zikzakları yok. Tayyip Erdoğan, esasen en başından beri düşük faizden bahsediyor ve “Bu faiz inecek” diyor. Ben hiçbir vakit faizin yükseltilmesini savunmadım, savunmuyorum ve savunmayacağım. Farklı düşünenler de çıksa Tayyip Erdoğan birebir noktadadır. Asla bu bahisten taviz vermem. Zira bu benim tıpkı vakitte kıymetler silsilesi içindeki üretimdir. Bundan taviz veremem ve vermeyeceğim. Bu formda gidişle de biz bu işi başaracağız. Göreceksiniz enflasyon inşallah seçim öncesi nerelere düşecek; çok açık net bütün kanıtlarıyla her şeyiyle ortada. Zira faiz lobileri kuduruyor.

Ben ne dedim TÜSİAD’a? “Hadi buyurun, para sizde, finans kesimi sizde. Niçin yatırım yapmıyorsunuz? Arkadaş sen varlıklı misin, para sende mi, finans sende mi? Biz sizden bir şey istiyoruz; yatırım, istihdam, üretim, ihracat, büyüme… Lakin biz size bunu söyleyince siz tam aksini söylüyorsunuz.” “Faizi düşürelim”, yok… Başta kamu bankaları olmak üzere biz yatırım yapacak olanlara gerekli takviyeleri vermeye hazırız. Kâfi ki yatırım yapın, mevcut yatırımlarınızı büyütün ve bununla birlikte de istihdam oluşsun. İşsizliğin en kıymetli tahlili istihdam, üretim, ihracat. Geriden da büyüme geliyor. Büyümede de biz şu anda pek uygun bir pozisyondayız ve bu bu türlü gidecek. Bu işi de başaracağız.

Elbette aktaracağım. İnşallah, 15’er gün ortayla kimi televizyon kümelerinde ortak yayınlara şahsen çıkacağım. Kimi arkadaşlarımı ayrıyeten çıkaracağım. Onlar da kimi açıklamalar yapacaklar. Şu anda biz mesela ihracatta hiçbir periyotta olmayan bir sıçramayı yaptık. Çıkacak Ticaret Bakanım ve bunlarla ilgili nereden nereye geldiğimizi anlatacak. Tıpkı halde Güç ve Olağan Kaynaklar Bakanım çıkacak, güçte neredeydik, nerelere geldik, bunu gösterecek. Düşünün, güçte bırakın bir gemiyi bir sandal yoktu. Artık sismik araştırma gemilerimiz var. Üç tane sondaj gemimiz vardı, artık ona bir de dördüncüyü ek ettik ve bu dördüncü de sıfır kilometre. Bunları çok uygun fiyatlarla aldık ve bunlar kendimize ilişkin. Bu türlü bir şey yoktu. Kiralama ile gidiyorduk. Diyelim ki BP ile anlaşıyorduk, BP geliyordu bizde araştırma yapıyordu. Lakin alışılmış uyanıklık bizdeydi; biz para vermezdik, araştırmayı yap, kazanırsan yarısı senin yarısı benim. Shell’e de birebirini söylerdik. Fakat artık biz kendi gemilerimize sahip çıktık. Onlarla birlikte kendi sularımızda hamdolsun keşifler yapıyoruz. Dünyaya da gemilerimizi kiralama yaparız ve bu kiralamayla yeniden paramızı kazanmaya devam ederiz.

“Asgari fiyat arttı emekçi çıkarma olmaz”

1 Aralık prestijiyle minimum fiyat komitesi toplanacak ve çalışmalarına başlayacak. Vatandaş taban fiyatın ne olacağı konusunda merak içinde. Sizin açıklamalarınız oldu, Bakan Bilgin’in açıklamaları oldu. Sayın Özhaseki’nin “Cumhurbaşkanımız minimum fiyatı açıklayacak” dedi. Bu da haliyle beklentiyi yükseltti. Minimum fiyatla çalışan vatandaşlar, minimum fiyatın artması ile iş verenin, işverenin emekçiyi çıkartıp çıkartmayacağı konusunda bir dehşet da besliyor. Bu bahisteki değerlendirmenizi almak isterim. Bu türlü bir mümkünlüğü ortadan kaldırmak için ne üzere önlemler alınacak?

Görüşmelerin akışına nazaran inşallah biz de kararımızı güzeliyle vereceğiz. Minimum fiyat arttı diye emekçi çıkarma üzere bir durumla karşılaşacağımızı da zannetmiyorum. Biz alt gelir kümeleri başta olmak üzere milletimizin bütün kısımlarının hayat koşullarını düzgünleştirmek için uğraş ediyoruz. İstenmeyen durumların oluşmasını engellemek için elimizdeki araçları kullanırız. Kimsenin mağdur olmasına müsaade etmeyiz.

Son periyotta bilhassa un ve şeker üzere birtakım besin unsurları dahil, hatta hizmet ve üretim kesiminde birtakım mal ve hizmetlerin piyasada bulunamadığına -ki üretimde bir sorun yok aslında- karaborsacılığın ve stokçuluğun yaygınlaştığına dair çokça şikayet var hem vatandaştan hem iş dünyasında görüştüğümüz isimlerden. Bu mevzuda bir ek önlem yapılabilir mi cezai yaptırımların artmasına yönelik?

Bu mevzuyla ilgili başta Ticaret Bakanlığımız gerekli önlemleri alıyor, adımları atıyor. Bu çeşit stokçuluğun yapılması katiyen yasaktır. Örneğin şekerle ilgili yapılan açıklamaların akabinde Tarım ve Orman Bakanlığımız depolarda ne kadar şeker olduğunu oralarda göstermek suretiyle rastgele bir derdin olmadığını çok açık net ortaya koydular. Bu türlü bir zahmet yok. Bunun dışında endüstride bakıyorsunuz kimi modüllerin, yedek modüllerin vesaire satışı yahut bunların piyasaya sürülmesi noktasında da ne yazık ki depolama metoduyla bunu piyasadan çeken ve bu bahislerde da üretimi engelleyen ahlaksızlar var, edepsizler var. İlgili Bakanlıklarımızla bütün bunların üzerine gitme kararlılığımız var. Arkadaşlara şunu da söyledim; şayet cezai müeyyideleri düşükse, bunların cezai müeyyidelerini artırmak suretiyle biz bu işin üzerine gidelim. Stokçuluk dinimizde de yasaktır.

“BAE ile yeni bir periyodun başlamasına adım oldu”

Birleşik Arap Emirlikleri Prensi’nin ülkemize bir ziyareti oldu. Bir dizi muahedeye imza atıldı. BAE ile yeni bir periyoda girildi diyebilir miyiz, nasıl değerlendirirsiniz?

Muhammed Bin Zayed’le 2011 yılında bir görüşmemiz olmuştu. Ondan sonra birtakım değişik devirler yaşadık. Ancak biz büsbütün ipleri koparmadık. En azından istihbarat teşkilatları karşılıklı olarak görüşmelerine devam etti. Bu ortada ticari olarak da bağlarımız devam etti. İstek edilmeyen gelişmeler olmasına karşın sonunda iş yeterli bir noktaya geldi. Evvel kardeşini gönderdi ve onlar bizim ilgili birimlerimizle görüşmeler yaptılar. Yatırım Ofisimiz’le birtakım görüşmelerde bulundular. Türkiye’de yatırım için hazır olduklarını söylediler. Daha sonra da Muhammed Bin Zayed kendisi bilhassa ziyaret etmeyi dilek ettiğini söyledi ve bu ziyareti de bu biçimde gerçekleştirdik. Sahiden adeta bir aile hassasiyeti içerisinde bir ziyaret oldu.

Bu ziyarette de bu mutabakatları gerçekleştirdik. Bu mutabakat metninde olan hususlar inanıyorum ki Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri ortasında yeni bir devrin başlamasına ve bunu kalıcı kılmaya vesile olan bir adım oldu. Gerek ikili gerek heyetler ortasındaki görüşmelerimiz çok çok yeterli geçti ve orada imzaları attık. Bundan sonraki sürece yönelik de nasip olursa şubat ayı içerisinde benim bir iade-i ziyaretim olacak. Benden evvel gerek Dışişleri Bakanım gerek Ulusal İstihbarat Teşkilatı Liderimin ziyaretleri olacak. Ön hazırlıklar olacak. Gerisinden şubatta da inşallah ben geniş bir heyetle gideceğim ve kimi adımları çok güçlü biçimde atacağız. 10 milyar dolarlık bir yatırım planı sundular. Bu yatırım planını da uygulamaya koymak suretiyle çok daha farklı bir geleceği inşa etmiş olacağız. Bu bahiste da hoş gelişmeler olacak. Doğal Bay Kemal saçma sapan şeyler konuşup duruyor.

Birleşik Arap Emirlikleri ile başlayan bağ ister istemez İsrail ve Mısır’la münasebetleri akla getirdi. Siz bu alakalara nasıl bakıyorsunuz? İsrail ve Mısır’a büyükelçileri atayacak mısınız?

Artık esasen kararımızı verdiğimiz vakit olağan ki büyükelçileri de belirli bir takvim içinde atama durumunda olacağız. Bu söylediğiniz ülkelerin kiminde maslahatgüzar olarak atılmış birtakım adımlar var. Büyükelçi yok fakat maslahatgüzar var. Bu adımları da peyderpey belirli takvim içinde atmış olacağız. Birleşik Arap Emirlikleri ile ortamızda nasıl bir adım atıldıysa, başkalarıyla de buna misal adımları atacağız.

Kemal Kılıçdaroğlu, kelam konusu ziyarete ait toplumsal medya paylaşımında “hakiki Müslümanların sarayın yanında yeri yoktur” sözlerini kullandı. Bu paylaşımından bir gün evvel de zatıalinizin gayri ulusal olduğunu ve sizi destekleyenlerin de gayri ulusal olduğu istikametinde bir açıklama yaptı. Bu sizi amaç almanın ötesinde sizin seçmeninizi, sizi destekleyenleri amaç alma formunda yorumlandı. Bu mevzu hakkındaki kanılarınız nelerdir?

Her şeyden evvel bu ortalar Bay Kemal helalleşmeden bahsediyor. Bir sorun bakalım helal nedir, haram nedir? Madem helalleşmeden bahsediyorsun, helalleşmek isteyen kalkıp da helalleşmek istediklerine bu halde gayri ulusal diye hitap eder mi? Gayri ulusal diye hitap ettiğin bireye oy verenler, bu ülkede yüzde 52. Yüzde 52 ile Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi mi? Seçildi. O sebeple “Helalleşmek nedir Bay Kemal?” diye sormak lazım. Helal ve haramı öğrenmesi lazım. Şu anda parti kuran eski arkadaşları bile Bay Kemal’e hakkımı helal etmeyeceğim diyorlar. Yani Tayyip Erdoğan’a kalkıp bunu söyleyen adam, sen kiminle helalleşeceksin? Bir sefer evvel benim sana hakkımı helal etmem lazım. Neden? Kazandığım davalar var. Avukatlarıma dedim ki “daha üzerine gitmeyeceğim, bu davaları iptal edin.” Ben bu türlü yaklaşmış birisiyim. Lakin görüyorum ki sen şu anda bana ve bize oy veren tabanımıza gayri ulusal dersen biz seninle asla helalleşemeyiz. Bu formda saygısızlık yapan, bizden asla helallik beklemesin.

“Türkiye artık ilan edilmiş seçim tarihlerine alışacak”

Helalleşme tartışmasıyla alakalı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu davetine terör örgütü FETÖ ve PKK’dan olumlu davet geldi. Selahattin Demirtaş’ın muhalefet genel liderlerine miting daveti oldu. Bu davetin birebir gününde Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu miting yapma kararı aldı. “Erken seçim için elimden gelen her şeyi yapacağım” dedi. Neler söylersiniz?

Elinden gelen her şey neymiş? Şu anda AK Parti Genel Lideri olarak ben, MHP Genel Lideri olarak Sayın Bahçeli, tıpkı formda Büyük Birlik Lideri olarak Sayın Destici açıklamalarımızı yaptık. Bu işin tarihi Haziran 2023 dedik. Bu değişmeyecek. Bunu bir kez de değil, defaatle söyledik. Kulağı var duymuyor, gözleri var görmüyor! Bunları bu kadar açık söyledik. Sizin gücünüz bu ülkede bir erken seçim kararı almaya kâfi mi yetmez mi? Yetmez! Daha neyi konuşuyoruz, neyi tartışıyoruz. Her şey bu kadar açık ve net ortada. Boşuna uğraşıyorlar. Adeta boş teneke çalıyorlar. Allah nasip ederse Haziran 2023 seçim tarihidir. Türkiye artık ilan edilmiş olan seçim tarihlerine alışacaktır.

ÂLÂ Parti kurulduğu günden beri agresif lisanıyla dikkati çekiyor. Suriyelilere karşı bir konumları var. Hatta Bayırbucak Türkmenleri, Irak’lı Türkmenler ya da Afganistan’dan gelen soydaşlarımız bundan masun kalmadı. Demek ki kan bağı yabancı tersliğine mani değilmiş. Sayın Akşener son olarak Sıhhat Bakanımızın Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’deki tedavilerine yönelik çalışmalarına da karşı çıktı. Birinci sefer olarak vatandaşlarımız yabancı üzere amaç alındı. Yani vatandaşlarımıza yönelik yerli aykırılığını da sahneye koydu. Bu siyasal kültürümüzde olmayan bir şey. Siyasal kültürümüz mü dönüşüyor? Bu iş nereye varacak?

Bizim bu türlü bir sıkıntımız yok. Olsa olsa Millet İttifakı’nın bu türlü bir yaklaşımı olabilir. Bunlar da kimdir Bay Kemaldir, Bayan Meral’dir, HDP’dir. Bunlarda nedense mültecilere karşı, ülkemize gelen göçmenlere karşı bu türlü bir düşmanlık var. Biz ise bu türlü bir düşmanlığı yapamayız. Şu anda ülkemizde yaklaşık 5 milyon civarında mülteci var. Bunlara karşı da biz mesken sahipliğimizi yapıyoruz, elimizden gelen ilgiyi alakayı gösteriyoruz. Zira bu milletin bedelleri içerisinde konut sahipliği farklı bir yer fiyat. Bunu da biz devam ettiriyoruz. Bundan sonra da devam ettireceğiz. Biz şu anda Suriye’nin kuzeyinde tek katlı briket meskenler yapıyoruz. Bu briket meskenler o denli bir ateşleme meydana getirdi ki, artık birtakım ülkeler diyorlar ki bize bir proje bize sunun, tek katlı değil iki katlı, üç katlı konutlar yapalım; Türkiye’ye gelmiş olan mültecilerin kendi yurtlarına, kendi topraklarına dönmesini sağlayalım. Artık arkadaşlarımızla birlikte bunun çalışması içindeyiz. İçişleri Bakanlığımız bu işi yakından takip ediyor. İnşallah bu adımları da atacağız. Biz o merhametsizliği yapamayız.

Türkmenistan özelinde Türk Devletleri Teşkilatı ile ilgili bir soru sormak istiyorum. Sizin dünya çapında verdiğiniz 19 yıllık bir çaba var, bir emek var. “Dünya 5’ten Büyüktür” ve “Birlikte Daha Adil Bir Dünya” davetleriniz var. Burada da “Birlikte Geleceğe” temasını işlediniz. Sizin bu verdiğiniz çaba içerisinde Türk Devletleri Teşkilatı bu çabaya yeni bir ivme katar mı? Türk Devletleri Teşkilatı’nın dünyada oluşturduğu yankı nedir?

Türk Devletleri Teşkilatı olarak başkanlar bazında Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ndaki tepemiz üst seviyede gerçekleşmiş olan bir toplantıydı. Türkmenistan’da da Sayın Berdimuhamedov önderleri üst seviyede toparlayabilme başarısı gösterdi. Burada bir şeyi bilhassa vurgulamam lazım. Global dünyada bilhassa işbirliklerinin, birlikte hareket etmenin, dayanışmanın en değerli göstergesi bu cins buluşmalardır. Bunlar pek olağan buluşmalar değil lakin biz hamdolsun bu devirde bunu başarabildik. Türk Cumhuriyetleri’nin hepsi önderler olarak buradaydılar. Burada bir mevzu daha var. Kan bağı ve tarihi, kültürel bağları bulunan kadim Türk milletinin bu adımları atmış olması, aramızdaki bağların çok daha güçlenmesine vesile oluyor.

Böylelikle dünyada çok farklı bir oluşumu gerçekleştirmeye yanlışsız gidiyoruz. Bunlar olağan bizim için gerçekten gurur vesilesi oluyor. 2013 yılında benim bir sözüm vardı, “21’inci yüzyıl Türkiye’nin yüzyılı olacak” demiştim. Bu birebir vakitte natürel dünyada Türklerin bu türlü bir yüzyılı inşa edeceklerinin bir sözüydü. Biz bunu şu anda yakalamış vaziyetteyiz. Başkanların bu noktada değerli bir pozisyonu var. Türkmen kardeşlerimiz bizler için başka bir mana taşıyor. Bizlere olan muhabbetleri çok çok farklı. Türkiye’ye karşı muhabbetleri çok çok farklı. İnşallah bu bir vesiledir ve bu vesileyle de ticaret hacmini 5 milyar dolara çıkartabileceğimiz bir Türkiye-Türkmenistan bağlantıları bizleri geleceğe çok daha farklı ulaştıracaktır.

Sayın Cumhurbaşkanım, Türk dünyasının birliği fikri daha evvel de vardı fakat sizinle birlikte fiili olarak elle tutulur, gözle görülür bir formda harekete geçti. Münasebetiyle bugüne kadar Türk birliği ile ilgili söylenen kelamlar, atılan adımlar kimseyi huzursuz etmemişti fakat artık siz el atınca coğrafyadaki birtakım ülkeler bunu gündem ettiler. Bilhassa Rusya’dan bunu tehdit olarak algılayanlar oldu. Türkiye açısından Türk birliğinin, Türk Devletleri Teşkilatının son gayesi ve muradı nedir ve bunu tehdit olarak görenlere bildiriniz nedir?

Bilhassa Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ndaki toplantımızda biliyorsunuz Türk Kurulu ismini Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirdik. Bütün önderler bu yeni oluşuma çok sıcak baktılar lakin alışılmış dışarıda bundan rahatsız olanlar olmadı değil, olmuştur da hatta. Bu bahiste Rusya rahatsız oldu diyemem. Zira cuma günü İlham Aliyev kardeşimizin de Rusya’da görüşmesi vardı. Paşinyan’la birlikte Sayın Putin’in riyasetinde orada bir toplantı gerçekleştirdiler. Bu toplantıyla ilgili olarak İlham Aliyev kardeşimle yaptığım görüşmede bu toplantının pek âlâ ve verimli geçtiğini söyledi.

Bu toplantı vesilesiyle de şu anda Aras Irmağı boyunca demiryolu, karayolu üretimi konusu da çözüldü. Bu atılacak adımla birlikte ayrıyeten Iğdır’a kadar gelecek otoban konusu var. Otoban bahsiyle da bilhassa Nahcivan zahmetini aşmak, öteki taraftan da Ermenistan topraklarından geçmek suretiyle burada Azerbaycan’ın Iğdır ile buluşmasının da pek başarılı bir adımı atılmış olacak. Bunun yanında gerek karayolu gerek demiryolu ile insan ve yük nakliyatında da değerli bir adım atılmış olacak. Daha evvel 6’lı platformu gündeme getirmiştik. Rusya, Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, İran ve kabulü halinde Gürcistan’la bu 6’lı platformun devreye girmesi, bölge barışını, bölge sulhunu çok açık net ispatlamış olacak ve bu hususta da olumlu gelişmelerin olduğunu öğrenmiş olduk.

Medyaya yansıyan raporlara nazaran Ukrayna hududunda 100 bine yakın Rus askeri birikmiş durumda. Birçok ülke şu an çok huzursuz bu durumdan. NATO da çok huzursuz. Türkiye’nin sondaki artan tansiyona bakış açısı nedir? Hem Rusya hem Ukrayna ile düzgün münasebetleri olan Türkiye arabuluculuk rolü oynayabilir mi?

Burada bizim halimiz aşikâr. Biz bilhassa başta Kırım Türkleri ile alakalı yaklaşım olmak kaydıyla, bölgede bir barışın hâkim olmasından yanayız. Dost Rusya’yla ve bilhassa Sayın Putin’le bu tıp bahisleri bu formda müteaddit seferler görüştük, görüşüyoruz. Temennimiz odur ki bu bölge savaşın hâkim olduğu bir bölge olmasın. Bu bölge barışın hakim olduğu bir bölge olarak geleceğe yürüsün. Bu mevzudaki tutumun olumlu istikamette gelişmesi dileğimizdir. Bununla ilgili arabuluculuk olur, kendileriyle bu mevzuyu görüşmek olur, gerek Ukrayna’yla gerek Sayın Putin’le bu görüşmeleri geliştirerek inşallah bunun tahlilinde bizim de bir hissemizin olmasını isteriz.

“Teknofest’i bilhassa devam ettireceğiz”

Z jenerasyonu diye bir kavram var. Z nesline ne bildiri vermek istersiniz?

Bizim Teknofest nesline muhtaçlığımız var. Teknofest jenerasyonu zekalarıyla, teknolojik ve bilimsel çalışmalarıyla şu anda çok önemli bir yarış içerisinde ve maşallah her tarafı duman ediyorlar. Teknofest’in Azerbaycan’da da değerli bir programı olacak. Samsun’da da bir program var. Teknofest’i bilhassa devam ettireceğiz. Şu nokta da çok çok değerli; biz geldiğimizde seçme ve seçilme yaşı 30’du. Biz bu seçme ve seçilme yaşını evvel 25’e, sonra 18’e indirdik. Gençleri düşünen, gençlerle yatıp gençlerle kalkan parti AK Parti’dir. Niçin bizden evvel 25 ve 18 yaş kümesi gündeme gelmedi? Biz getirdik. Bütün evraklar, tarih her şey ortada. Zira bizim hareket merkezimiz şuydu; bizim ecdadımız Fatih İstanbul’un fethini 21 yaşında gerçekleştirdi. Bu milletin büyükleri 20’li yaşlarında büyük bir fetih gerçekleştiriyorsa bu milletin tevarüs ettiği emanetle biz Allah’ın müsaadesiyle her işi başarırız.

Daha evvel gasp ve yaralama üzere birçok hatadan kaydı bulunan bir kişinin hiçbir denetim olmadan bir metroya bıçakla girebiliyor olması, kamusal alanda şiddetin önlenmesiyle ilgili telaşları artırdı. Daha evvel şiddete karışmış bireyleri HES kodu gibisi bir sistemle kamusal alanın çeşitli alanlarından alıkoymak mümkün olabilir mi?

Bu söylediğiniz İçişleri Bakanlığımızın gündeminde. Her türlü önlemi alacağız.  Ağır bir halde bunların üzerine gideceğiz. Giriş denetimlerini ya da içeride polisiye önlemleri artırmak noktasında gerekli adımlar atılıyor, atılacak.