"Bakan Mahmut Özer’in Yapacağı Birinci Icraatlardan Biri Iştirakçi, Kapsamlı Ve Demokratik Bir Ulusal Eğitim Şûrası’nı Toplamak Olmalı"

Eski Vefa Lisesi ile İstanbul Erkek Lisesi Müdürü Dr. Sakin Öner, Ulusal Eğitim Bakanlığı’na getirilen Prof. Dr. Mahmur Özer’den birinci beklentilerinin “öğretim yılının sonuna kadar okulları yüz yüze eğitime açık tutmanın kaidelerini oluşturması” olduğunu söz etti. Özer, “Mahmut Özer’in yapacağı birinci icraatlardan biri iştirakçi, kapsamlı ve demokratik bir Ulusal Eğitim Şûrası’nı toplamak olmalı” dedi

“Maske-sosyal mesafe-hijyen kuralı dışında, sınıflardaki öğrenci sayısının azaltılması, öğretmen ve okul çalışanı ile okul servisi ve kantin çalışanının tamamının aşılanması, PCR testi, eksik işçi muhtaçlığının karşılanması, sınıf ve salonlarda havalandırma sistemlerinin işler vaziyete getirilmesi, teneffüslerde sınıfların havalandırılması üzere tedbirlerin kesinlikle hayata geçirilmesi” beklentisi içinde olduklarını tabir eden Dr. Öner, “Zira Bakan bunları başaramadığı takdirde pandemi periyodunda eğitim gören bir nesil, ‘kayıp nesil’ olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak” dedi.

Sözcü muharriri Uğur Dündar, bugünkü köşesinde Dr. Sakin Öner’in şu görüşlerini aktardı:

Gelişmiş ülkelerin birden fazla, herkese ve her yere kısıtlama getirirken, okulları açık tutmaya itina gösterdiler. UNESCO datalarına nazaran; 28 Haziran 2021 tarihi prestijiyle 210 ülkenin 119’unda okullar büsbütün açık, 56’sında kısmen açık, 16’sında orta tatil, 19’unda ise kapalı durumda. Çok yüksek ve orta seviyede bulaş riski olmasına karşın; Almanya, Rusya, İspanya, Avusturya, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İsviçre, Fransa, İtalya,İsveç, Belçika, İrlanda, İsrail, ABD, Arjantin, Brezilya ve Kanada üzere ülkeler, okullarda rutin süratli antijen testleri kullanarak yüz yüze eğitimi büsbütün açık/kısmen açık statüsünde sürdürdüler.

Ülkemizde ise salgının seyrine nazaran bir açılan bir kapanan okullar nedeniyle yüz yüze eğitimde önemli aksamalar oldu. Eğitimin yüzde 90’ı uzaktan eğitim yoluyla yapıldı. Lakin 3 milyondan fazla öğrenci, yaşadıkları yerleşim ünitesinde internet altyapısı ve dersleri takip için gereken bilgisayar, tablet, televizyon ve akıllı telefon üzere araç-gereçten yoksun bulundukları için uzaktan eğitime ulaşamadı.

“Tabletsiz öğrenci kalmaması için uğraş verilmeli”

Bu süreçte Ulusal Eğitim Bakanlığı 500 bin civarında öğrenciye tablet dağıttı, lakin bu yardım, muhtaçlığın yüzde 20’sini bile karşılayamadı. Bakanlık, ileride tekrar uzaktan eğitim yapma ihtimalini göz önünde bulundurarak, internet kontağı olmayan yer ve tabletsiz öğrenci kalmaması için uğraş vermeli.

Öğrencilerimiz ortasında, pandemiden evvel de aldıkları eğitim açısından bir eşitsizlik vardı. Öğretmen takımı tam olan merkezi okullarda okuyan öğrencilerle, öğretmen takımı eksik olan kırsal kısımlardaki ve kentlerin varoşlarındaki okullarda okuyan öğrenciler ortasında bir eğitim farkı mevcuttu. Bakanlık son yıllarda, lise seviyesindeki okullarımızı da ikiye ayırdı ve imtihanla öğrenci alan okullara “nitelikli okul”, imtihansız öğrenci alan okullara “niteliksiz okul” sıfatını verdi. Pandemi sürecinde eğitimdeki uçurum güzelce açıldı. Öğrenciler bu sefer “uzaktan eğitime ulaşanlar” ve “uzaktan eğitime ulaşamayanlar” diye ikiye ayrıldı. Maalesef bu süreçte, varlıklı ve eğitimli ailelerin çocukları ile birtakım özel okullarda okuyan öğrenciler bir formda eğitim aldı, ancak fakir ve eğitim seviyesi düşük ailelerin çocukları bu eğitimden gereğince faydalanamadı. Bunun eğitime yansımasını, 2021 LGS sonuçlarında gördük.

“Yeni öğretim yılının sağlıklı ve verimli olabilmesi için 100 binin üzerindeki öğretmen açığının kapatılması gerekiyor”

Yaz tatili devrinde öğrencilerin salgın sürecindeki ders kayıplarını karşılamak için 5 Temmuz ile 31 Ağustos tarihleri ortasında okullarda mecburî olmayan ve gönüllülük temeline nazaran telafi eğitimi yapıldı. Bu eğitim; fizikî etkinlikler, toplumsal duygusal etkinlikler, akademik gelişim ve özel eğitim alanlarında oldu. Ama iştirak seviyesi çok düşük ve iki yıllık ders kayıplarını karşılamaktan çok uzak kaldı. Bu nedenle yeni öğretim yılının başlayacağı 6 Eylül tarihinden sonra 30 gün yahut 45 günlük müddet ile okullarda bütün öğrencilerin eşit yararlanacağı bir telafi eğitiminin yapılması zorunluğu ortaya çıktı. Bu eğitim için gerekli vakit, birinci ve ikinci devirdeki birer haftalık orta tatil yapılmayarak, iki haftalık sömestre tatili bir haftaya indirilerek ve Haziran ayında bir yahut iki hafta fazla eğitim yapılarak karşılanabilir.

Yeni öğretim yılının sağlıklı ve verimli olabilmesi için 100 binin üzerindeki öğretmen açığının kapatılması gerekiyor. Yalnızca 20 bin öğretmenin atanması, muhtaçlığı karşılamaktan çok uzak bulunuyor. Şu anda atanmayan 600 binin üzerinde öğretmen var. Eğitimde tasarruf olamayacağı gerçeğinden hareketle, okullarımızın gereksinimi kadar öğretmenin kesinlikle atanması gerekiyor.

Ulusal Eğitim Bakanı’nın daveti üzerine 4 yılda bir toplanması gereken Ulusal Eğitim Şûrası, Aralık 2014’ten bu yana 7 yıldır toplanmadı. Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın en üst organlarından biri olan ve eğitimin bütün paydaşlarının katıldığı Ulusal Eğitim Şûrası; eğitimdeki esaslı yenilikleri, değişimleri ve ıslahatları gerçekleştirmek üzere aksiyon plan ve programlarını, strateji-kalite ve vizyon dokümanlarını, müfredatını, hülasa siyasetlerini görüşür ve bu mevzularda tavsiye kararları oluştururdu. Ulusal Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in yapacağı birinci icraatlarından biri iştirakçi, kapsamlı ve demokratik bir Ulusal Eğitim Şûrası’nı toplamak olmalı. Ayrıyeten, salgın sürecinde eğitimin daha sağlıklı yürütülebilmesi için, en kısa vakitte merkez ve taşra teşkilatında; başta okul müdürleri, öğretmen ve veliler olmak üzere eğitimin tüm paydaşlarının yer alacağı Ulusal Eğitim Heyetleri hayata geçirilmeli.

“Öğretmenlerin yeni Ulusal Eğitim Bakanı’ndan acil istekleri var”

Öğretmenlerin yeni Ulusal Eğitim Bakanı’ndan acil istekleri var. Mevcut uygulamada birebir eğitimi almış ve birebir misyonu yapan öğretmenler ortasında; ders fiyatlı, süreksiz, kontratlı, takımlı öğretmen üzere ayırımlar bulunuyor. Bu öğretmenler ortasında özlük hakları tarafından de büyük farklılıklar kelam konusu. Bunların kaldırılması, hepsinin takımlı hale gelmesi gerekiyor. Takımlı öğretmenlerin adaylığı bir yıl sonunda imtihansız kaldırılırken, kontratlı öğretmenlerin bir yıl sonunda adaylık kaldırma imtihanına sokulması adil değil. Kontratlı öğretmenlere uygulanan adaylık kaldırma imtihanından vazgeçilmeli. Eğitim yöneticisi atanırken öğretmenler, evvel EKYS’ye (Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme Sınavı) giriyorlar, sonra da kelamlı imtihana sokuluyorlar. Yazılı imtihanlarda alınan puanların yüzde 50’si ile kelamlı imtihanlarda alınan puanların yüzde 50’sine nazaran karar veriliyor.

“Öğretmenler, yönetici atamalarında ehliyet ve liyakatten uzak olan, kelamlı imtihan uygulamasına reaksiyon gösteriyorlar”

Daha evvel yazılı imtihan puanlarının oranı yüzde 80 iken, yüzde 50’ye indirildi. Öğretmenler, yönetici atamalarında ehliyet ve liyakatten uzak olan, kelamlı imtihan uygulamasına reaksiyon gösteriyorlar. Ayrıyeten öğretmenler, kendilerine verilen 3600 ek gösterge kelamının tutulmasını, yıllardır uğraşılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bu öğretim yılında çıkarılmasını bekliyorlar. Bu ortada 2013 yılında hiçbir münasebet gösterilmeden kapatılan Öğretmen Liseleri’nin, mesleğin akademik seviyesine katkıda bulunacağı düşünülerek yine açılması da eğitimcilerin istekleri ortasında.

Bakan Özer’e: Aksi takdirde tarihe “kayıp jenerasyonun sorumlusu Ulusal Eğitim Bakanı” olarak geçer!

Yeni Ulusal Eğitim Bakanı, en kıymetli misyonunun, kayıp nesil yaratmamak için, her türlü tedbiri alarak okulları açık tutmak olduğunu unutmamalı… Aksi takdirde tarihe “kayıp neslin sorumlusu Ulusal Eğitim Bakanı” olarak geçer!

“Bakan Mahmut Özer’in yapacağı birinci icraatlardan biri iştirakçi, kapsamlı ve demokratik bir Ulusal Eğitim Şûrası’nı toplamak olmalı”